Hz. Peygamber ve İnsan Onuru Konulu Konferans Yapıldı.
Aylık RTÜK Toplantıları" adı altında iki ayda bir yapılan konferansların otuz ikincisi 24 Nisan 2013 tarihinde konferans salonunda gerçekleştirildi. Konferansa, RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Başkan Vekili Taha Yücel, Üst Kurul Üyeleri Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, Dr. Abdulvahap Darendeli, Hülya Alp, Ahmet Yıldırım, Süleyman Demirkan, birim yöneticileri ile Üst Kurul personeli katıldı.
Hz. Peygamber ve İnsan Onuru konulu konferansın açış konuşmasını yapan RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, RTÜK Toplantılarının artık geleneğe dönüştüğünü ve renklendiğini belirterek, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’e teşriflerinden ötürü teşekkür etti.
Dursun, Kutlu Doğum Haftası nedeni ile vatandaşların bilgilendirilmesi için çeşitli organizasyonların yapıldığını, aylık toplantımızda bu konunun ele alınmasından memnuniyet duyduklarını belirtti. “Her ne kadar Kutlu Doğum Haftası ayın 20’sinde bitse de Diyanet İşleri Başkanımızı dinlemek memnuniyet verici” diyen Prof. Dr. Davut Dursun, Prof. Dr. Mehmet Görmez’in özgeçmişini okudu. Daha sonra kürsüye gelen Görmez, aynı dileklerle RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun’a davetlerinden ötürü teşekkür etti. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu sene seçmiş olduğu “Hazreti Peygamber ve İnsan Onuru” konulu temayla ilgili olarak paylaşımda bulunan Görmez, Kutlu Doğum Haftası’nın 25 yıldır kutlandığını belirtti. Her yıl için bir tema seçildiğini belirten Görmez, göreve başladığı yıl ilk olarak “Merhamet” konusunu işlediklerine değindi. Tüm dinlerin aslında merhameti öğrettiğini belirten Görmez, günümüzde insanlığın merhametini kaybettiğini belirtti. 2011 yılında da kardeşlik ahlakı ve kardeşlik hukuku konularının ele alındığını belirtti.
Bu yıl üzerinde durulan “İnsan Onuru” konusunun hukukun, insan haklarının ve bütün özgürlüklerin sebebi ve kaynağı olarak ele alınması gerektiğini belirtti. Son iki yüz yıllık sürede insanlara onur kırıcı davranışların küresel ölçekte dünyayı sardığını ifade eden Görmez, buna örnek olarak dünya savaşlarının, köle ticaretinin, sömürgeciliğin gösterilebileceğini vurguladı. Konuya ilişkin olarak Batı literatüründe binlerce makale bulunmakla birlikte, Türkçe olarak Google’da arama yapıldığında bir elin parmakları kadar az sayıda makale bulunduğunu belirten Görmez, “Aynı şekilde Ortadoğu coğrafyasına gelindiğinde de maalesef bir gurur tablosuyla karşı karşıya değiliz” dedi. Despot yönetimlerin ve insan hakları ihlallerinin yaşandığını ifade eden Görmez, “Bütün bunları dikkate alarak biz bir farkındalık oluşturmak için bu sene, Hazreti Peygamber’den hareketle, insan onurunu, insanlık onurunu gündeme getirmeye çalıştık” diye konuştu. Türkiye’de kadın haklarının ihlali ve cinsiyet ayrımıyla ilgili olarak, cinsiyet ayrımının İslam dini açısından ırk ayrımı kadar kötü olduğunu belirtti. Bu haftadan itibaren sadece Türkiye’de değil, Rusya’da, Balkanlar’da ve Avrupa’nın birçok yerinde çok sayıda etkinliklerin düzenlendiğini belirten Prof. Dr. Görmez, tüm dünyada zedelenen, rencide edilen insan onuru için farkındalık oluşturabilmenin asıl gayeleri olduğunu belirtti. Varlık, bilgi, insan, alem tasavvufu konularına da değinen Görmez, hukuk kavramının da hak kavramından ortaya çıktığını belirtti. “Bizim dünya görüşümüz, değerlerimiz açısından da Kuran-ı Kerim’e onur bahşeden kitap demek mümkündür” diyen Görmez, Kuran-ı Kerim’in baştan sona okunduğunda insanı onurlandırmak için gönderildiğinin görüleceğini söyledi. Her insanın onurla değer kazandığını belirten Görmez, cenin safhasından itibaren insanın onurlu bir varlık olduğunu bu nedenle de insanın kendi bedeni üzerinde sonsuz hakkının bulunmadığını ifade etti. Ötanazi ve intiharın bu nedenle, yani insanın kendi bedeni üzerinde sonsuz hakkı olmadığından caiz olmadığını belirten Görmez, her insanın kâinatın gözbebeği olduğunu belirtti. Her insanın doğuştan onurlu olduğunu yineleyen Görmez, her ölüye ait cenazenin de onurlu olduğuna değindi.
Hz. Peygamberin resul-kerim (onur elçisi) olduğunu vurgulayan Görmez, peygamberimizin hayatına bakıldığı zaman da çocukların ve kadınların onurunun gözetildiğini belirtti. Yunus Emre’nin “Kalp kırmak 70 kere Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır” sözünü anımsatan Görmez, kalp kırmanın ya da kazanmanın insan onuruyla direkt ilgisi olduğunu belirterek, “Hümeze suresinde; kaş, göz işaretiyle, beden dilini konuşturarak bir insanı küçük düşürmek, lakap takmak, dedikodusunu yapmak, kişinin şeklini şemalini eleştirmek bize aslında insanın onurunu kırmamayı öğretir” dedi. İnsan onurunun kültürümüze, edebiyatımıza yansıdığını belirten Görmez, “RTÜK’ün bu konuda çalışmalar yaparak bu konu üzerinde durabileceğini düşünüyorum.” dedi. “Yazılı, görsel medyanın yanı sıra, sanal ortamı da göz önünde bulundurduğumuzda yirminci yüzyıla kadar insan onurunu pazarlama sektörüne dönüştüren başka bir çağ yoktur. İnsan onuruna önem verilmesi gerekirken maalesef bu çağda insan onuru en fazla şekilde zedelenmektedir” diyen Görmez, “İnsan onuru, adeta ayaklar altına alınmıştır.” dedi.
Soru- cevap bölümünde bir katılımcının, Adana Otistik Çocuklar Sağlık ve Eğitim Derneği Başkanı Sosyolog Fehmi Kaya’nın “Bütün otistik çocuklar aslında ateisttir” açıklaması ile ilgili sorusunu yanıtlayan Görmez, “Bunun bilimsel bir açıklaması yoktur. Tüm insanlar doğuştan onurludur, kendi genlerinde, zihinlerinde ve kalplerinde hissederek doğduklarına inanırız” dedi. Bu konunun da “Medya ve İnsan Onuru” açısından eli alınması gerektiğini vurgulayan Görmez, konunun tartışılmasının dahi otistik engelli kardeşlerimize haksızlık olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Başka bir soru ile İzmir’de yaptığı konuşması hatırlatılan Görmez, İzmir’de yaptığı konuşmanın medyada yer alan kısmının yalnızca üç cümleden ibaret olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Birinci cümle 'İzmir'in farklı bir dindarlığı var. Bu, bilimsel bir tespittir. Her ilin, her ilçenin, her köyün, her kasabanın kendine göre, eğer dindarlık araştırmalarına bakıldığında, kendine özgü farklı bir dine bakışı, dindarlığa bakışı bir Konya ile İzmir, Erzurum'la İzmir, hatta İstanbul'a gidin Fatih ile Beyoğlu, semtten semte dahi farklılık arz eder. Bu bilimsel tespitten 'Diyanet İşleri Başkanı İzmir'e gavur dedi' sözünün çıkması ihtimali olabilir mi? Yani herhangi bir insanın kalbini kırma konusunda bu kadar hassas olan bir insanın, bir ilin bütün sakinlerine böyle bir suç isnat etmeye kalkışması, bu cümleden böyle bir mana, böyle bir şey çıkabilir mi? Çıkmaz. İkinci cümle şuydu, 'Bu dindarlığın irfan geleneğine ihtiyacı var' çünkü bu dindarlık ancak o 'gönül felsefesi' dediğimiz, 'Anadolu Müslümanlığı' dediğimiz Hoca Ahmet Yesevilerin, Hacı Bektaşı Velilerin, Yunus Emrelerin, Hazreti Mevlanaların ortaya koyduğu irfan geleneğiyle ancak siz, muhatap kim İzmir'deki 2 bin görevlimiz. Siz bu dindarlığı ancak bu gelenekle besleyebilirsiniz. Üçüncü bir cümle ne 'Bu sebeple irfan geleneğinden geçmiş bir tasavvuf profesörünü İzmir'e müftü yaptık.' Birinci cümleden 'Diyanet İşleri Başkanı bütün İzmirlilere Gavur dedi' çıktı medyada, ikinci cümleden Diyanet İşleri Başkanı bütün İzmirlileri irfansız ilan etti', üçüncü cümleden 'Bu İzmirlilere haddini bildirmek için böyle bir müftü atadı.' Aslında medya etiği açısından medya etiği derslerinde, mastır ve doktora derslerinde işlenecek bir konudur."
Çok sayıda soruyu yanıtlayan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Diyanet İşleri Başkanlığında yüz bin personel bulunduğunu da belirterek, kendisinin göreve başladığında personelin % 6’sının yüksekokul mezunu olduğunu, son yılda oranın %46’ya yükseldiğini sözlerine ekledi. (24 Nisan 2013, Ankara)