İyi Uykular Çocuklar Yayında
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile Televizyon Yayıncıları Derneğinin (TVYD) işbirliği sonucunda hazırlanan “İyi Uykular Çocuklar Projesi”, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın teşrifleriyle RTÜK’te düzenlenen toplantıda tanıtılarak hayata geçirildi.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda düzenlenen tanıtım toplantısına Üst Kurul Başkan Vekili Prof. Dr. İlhan Yerlikaya, Üst Kurul Üyeleri Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, Hülya Alp ve Taha Yücel, TVYD Başkanı Hidayet Karaca, Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sadettin Sabaz, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürü İbrahim Er, Anadolu Ajansı Genel Müdürü Hilmi Bengi, TRT Genel Müdür Yardımcısı Zeynel Koç, H.Ü. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhunde Öktem, TVYD Genel Sekreteri Dursun Güleryüz ile televizyon kanallarının Ankara Temsilcileri katıldılar.
Projeyi tanıtan bir sinevizyon gösterisinin yapıldığı toplantıda, proje araçları olan canlandırmalarla spot filmler de izlendi. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun toplantının açılışında yaptığı konuşmada, yayın kuruluşlarına en fazla çocukların gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek yayınlar nedeniyle müeyyide uyguladıklarını belirterek, bunun Üst Kurulun çocukların zararlı yayın içeriğinden korunması konusundaki hassasiyetini ortaya koyduğunu belirtti. Bununla birlikte sadece müeyyide uygulayarak sorunların çözülemeyeceğini ifade eden Prof. Dr. Davut Dursun, rekabet ortamında yayın kuruluşlarının kurallara uygun yayın yapmalarının her zaman mümkün olmadığını belirtti ve şunları söyledi:
“Çünkü programların kaderi reyting piyasasında belirlenmektedir ve ne yazık ki bizlerin zararlı bulduğumuz içerik daha çok izlenmektedir. Bu rekabet ortamında izleyici, yayıncı açısından bir rakamdır. Rakam büyükse izleyici izliyordur ve program devam eder; rakam küçükse izleyici izlemiyordur ve program biter. Ne gariptir ki, reyting ölçümlerinde en yüksek izlenme oranlarına ulaşan programlar, aynı zamanda izleyicilerin en fazla şikâyet ettikleri programlardır. Bunu 444 1 178 RTÜK İletişim Merkezine ulaşan bildirimlerden anlıyoruz. Yeni yayın döneminde ilk bölümü yayınlanan bir dizi içerdiği bir sahne nedeniyle büyük eleştirilere ve şikâyetlere neden oldu. Söz konusu diziye RTÜK tarafından da uyarı cezası verildi. Ancak aynı dizinin, yüksek reyting aldığı ve cezaya konu olan sahnesinin internette tıklanma rekoru kırdığı unutulmamalıdır.”
Televizyon yayınlarıyla ilgili sorunlar varsa, bunun sorumlularının, düzenleyici kamu otoritesi olarak RTÜK, programları yayınlayan yayın kuruluşları ve en önemlisi, izleyiciler olduğunun altını çizen RTÜK Başkanı, “Ne sadece kamu otoritesinin ceza yağdırmasıyla, ne yayın kuruluşlarının rekabet otobanında ters şeride girmesiyle, ne de izleyicilerin sürekli şikâyet etmesiyle sorunları çözebiliriz. Sorunun bir tek çözümü vardır: O da, ortak denetimdir” dedi.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, İyi Uykular Çocuklar Projesini, kamu otoritesini, yayın kuruluşlarını, sivil toplumu ve en önemlisi ebeveynleri sorumluluk açısından buluşturan bir kavşak olarak tanımladı ve şunları söyledi:
Yolların buluştuğu bir kavşak hayal etmenizi istiyorum. Tam ortasında, içinde birbirinden güzel çiçekler olan kocaman bir tarh düşünün. Eğer, kavşağa açılan yolları kontrol edemezseniz, yoldan çıkan arabalar… Ben gerisini söylemek istemiyorum. Sadece şunu söylüyorum: Bütün çocuklar çiçektir. Onları korumak hepimizin sorumluluğudur. Bu bakımdan Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun, Televizyon Yayıncıları Derneğiyle işbirliği yaparak hazırladığı İyi Uykular Çocuklar Projesi, bir anlamda ortak denetim anlayışının uygulamaya geçmesidir.”
Daha sonra İyi Uykular Çocuklar Projesi hakkında bilgi veren RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, projesinin ilham kaynağının, yıllar önce TRT ekranlarında yayınlanan ve çocukların tutkusu haline gelen Uykudan Önce programı olduğunu belirterek, “Bu nedenle İyi Uykular Çocuklar Projesi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile Televizyon Yayıncıları Derneği tarafından, 80’li yıllarda TRT ekranında yayınlanan Uykudan Önce programını izleyerek yetişen bir neslin anısına, günümüz çocuklarına armağan edilmiştir. Uykudan Önce programının “Masalcı Teyzesi”, Unutulmaz Tiyatro Sanatçısı Adile Naşit’i şükranla ve rahmetle anıyorum” dedi.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun konuşmasının sonunda projede emeği geçenlere teşekkür etti.
Daha sonra kürsüye gelen ve aynı zamanda proje kapsamında hazırlanan spot filmlerden birinde rol alan, H.Ü. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ferhunde Öktem, ruh sağlığı, beden sağlığı, zihin sağlığı ve toplumsal sağlık açısından gerçekten donatımlı ve sağlıklı kuşaklar yetiştirmenin herkesin ülküsü olduğunu belirterek, “Bu nedenle çocuklarımıza en iyiyi verebilmek açısından biraz daha düşünerek adımlar atmamızın uygun olduğu kanısındayım. Ancak, son zamanlarda uygulamalara baktığımız zaman düşünerek atılan adımların biraz daha aza indirgendiğini ve giderek de azaldığını görmek hepimizi çok ürkütüyor. Bu nedenle sorumluluklarımızı yerine getirmemiz açısından biraz daha farklı irdelemeler yapmamızın da yerinde olduğu kanısındayız” dedi.
Haklar, sorumluluklar ve paylaşım denildiğinde dünyadaki en özenilen kurumların hakları ve sorumlulukları aynı bağlamda ele aldıklarının görüldüğünü anlatan Öktem, “Oysa biz daha çok hakları uyguluyoruz, hakları da yeteri kadar elde edemiyoruz ya da bunun üstünde çalışamıyoruz. Bu nedenle sadece sorumluluklar ve haklar açısından baktığımız zaman bu projenin pek çok adımda sorumlulukları ve hakları paylaştırdığını görebiliyoruz” diye konuştu.
Toplantıda konuşan Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Sadettin Sabaz, projenin hedef kitlesi olan okul öncesi ve ilköğretim kurumlarında eğitim-öğretim gören 3-14 yaş grubunda yer alan çocukların aynı zamanda önemli bir izleyici oranını oluşturduğuna dikkat çekti. Hedef kitlenin özelliğinden hareketle öğrencilerin neleri izleyip neleri öğrendiklerinin sürekli farkında olmaları gerektiğini belirten Sabaz, bu bakımdan RTÜK’ün girişimiyle hayata geçirilen medya okuryazarlığı dersinin önemini vurguladı. İyi Uykular Çocuklar Projesinin, okul öncesi ve ilköğretim çağında olan çocuklara akşamları erken yatma alışkanlıklarının kazandırılmasının, anne ve babaların bu konudaki duyarlıklarının artırılmasının ve çocukların geç saatlerde televizyon yayınlarının olası zararlı etkilerinden korunmasının amaçlandığını söyleyen Sabaz, “Ebeveynlerin ekrandaki hatırlatmaları dikkate almaları ve çocukların erken yatırılmaları, projenin başarıya ulaşmasında en önemli koşul olarak görünmektedir. Bu uygulamayla ekran karşısında izleyicinin etkinliğinin daha da arttırılması beklenmektedir.” diye konuştu.
Toplantıda konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçen hafta vefat eden Üst Kurul Üyesi Av. Mehmet Dadak'ın vefatından üzüntü duyduğunu, ailesine ve Üst Kurul Üyelerine başsağlığı dileğinde bulunarak sözlerine başladı.
Çocukların herkesin ortak mutluluğu, beklentisi, umudu olduğuna işaret eden Arınç, ''Bugün burada bizleri bir araya getiren ise çocuklarımızla ilgili ortak kaygılarımızdır'' dedi.
Çocukları geleceğe hazırlamak, içerisinde büyüyüp geliştikleri ortamı onların en iyi yetişecekleri şekilde düzenlemenin ortak sorumluluk olduğuna dikkati çeken Arınç, çocukların daha iyi yetiştirilmeleri için yapılan bütün çalışmaların, aynı zamanda toplumun geleceği için olduğunu söyledi. Her kesime bu konuda önemli görevler düştüğünü dile getiren Arınç, çocukların ve gençlerin olumsuz yayın içeriğinden korunması konusunda RTÜK'ün, yayın kuruluşlarının ve ebeveynlerin ayrı ayrı sorumlulukları bulunduğunu kaydetti.
RTÜK'ün görev ve yetkileri ile yayın kuruluşlarının yükümlülüklerinin yasayla belirlendiğini vurgulayan Arınç, yükümlülüklerini yerine getirmeyen yayın kuruluşlarının, Üst Kurulun müeyyidelerine maruz kaldığını hatırlatarak, ''Radyo ve Televizyon Üst Kurulu yayın kuruluşlarına verdiği cezalar yüzünden sık sık eleştirilere uğramakla birlikte, Üst Kurul müeyyidelerinin yüzde 27'sinin konusunu, çocuklar için zararlı yayın içeriklerinin oluşturduğu da bir gerçektir'' dedi.
Çocuklar için sakıncalı yayın içeriklerinin var oluşunun, bu yönde toplum kesimlerinden gelen şikayetlerin giderek artmasının, uygulanan müeyyidelere rağmen sorunun devam ettiğini gösterdiğini belirten Arınç, Akıllı İşaretler Çalışma Grubunun RTÜK için hazırladığı çalışma raporundan bazı verileri aktardı. Rapora göre, 16-17 yaşları arasındaki çocuk ve gençlerin okul dışındaki birinci etkinliğinin TV izlemek olduğuna işaret eden Arınç, çocukların, yılda yaklaşık olarak 900 saati okulda, bin 500 saati ise TV karşısında geçirdiğini kaydetti. İlköğretim çağını tamamlamış bir çocuğun yaklaşık 100 bin kadar şiddet sahnesi ve 8 bin ölüm ya da öldürme sahnesi izlemiş olduğunu vurgulayan Arınç, Türkiye'de yaklaşık 5 çocuktan birinin odasında TV bulunduğunu ya da çocukların TV'nin bulunduğu odada yattığını söyledi.
Paylaştığı hem yerel, hem de küresel ölçekteki bilgilerin televizyon ve çocuklar arasında ciddi bir ilişki olduğunu açıkça ortaya koyduğunu dile getiren Arınç, televizyonun sürekli etkin olduğu, çocuğun ise pasif bir şekilde kaldığı bir ilişki ve iletişim biçiminin söz konusu olduğunu belirtti. Arınç, ''Tüm dünyadan her türlü haberin, şiddet içerikli sinema ve dizi filmlerin, cinsellik, pornografi, savaş ve çocukların ruhsal gelişimini olumsuz etkileyecek görüntülerin yer aldığı televizyon ekranlarından çocuklarımızı korumak yalnızca bizim değil tüm dünyanın küresel sorunudur'' diye konuştu.
Çocuk-medya ilişkilerinde en sorunlu medyanın televizyon olduğunu ifade eden Arınç, çocuğu en çok ve en yoğun etkileyen iletişim aracının ise yine televizyon olduğuna dikkati çekti. Çocukların, televizyonu yetişkinler gibi algılamadıkları için yanılma paylarının daha fazla olduğuna işaret eden Arınç, şunları kaydetti:
''Görüntünün ABC'si olmaz. Televizyon, işlevini yerine getirirken doğasına uygun olarak ön uyarı yapmayı uygun görmediği için çocuk-yetişkin ayrımı da yapmaz. Yaş, eğilim düzeyi ve hiyerarşi aramayan serbest girişe açık ve okur-yazarlığı gerektirmeyen bir iletişim aracı olan televizyon, çocuğu büyülü ortamına anında çekiverir. Çocuk televizyonda gördüklerinin sahici olduğuna inanmaktan hoşlanır. Televizyon, yapısı gereği hem yansıtır hem de özendirir. Çocuğun televizyon dili konusunda ön bilgisi yoksa medya okur-yazarlığından yoksunsa, uyarılmamışsa etkilenme süreci daha da hızlanır.''
Savaş, saldırganlık ve terörün; ''başka bir deyişle'' şiddetin küreselleştiği bir dünyada, ticari televizyon odaklarının ''çok izlenirliği'' hedeflediklerini ifade eden Arınç, ''Zıtlıkların, biz ve onların, siyah-beyaz karşıtlığı üzerine kurulan televizyon haberciliği dili ile oluşturulan ve tekrara dayalı görüntü pompalanması sonucu, yalnızca çocuklar değil, yetişkin olarak bizler bile baskı altına alınmaktayız'' diye konuştu.
Her şeyden haberdar olmak isteyen modern insan tipinin en riskli grubunun çocuklardan oluştuğunu, TV programları ve haberlerinin gizli tüketicisi ve en dikkatli takipçilerinin çocuklar olduğunu vurgulayan Arınç, çocukların, izledikleri haberleri ''Kötü çocuk haberleri'' ve ''Pembe çocuk haberleri'' diye ikiye ayırdıklarını, kötü çocuk haberlerinin, çocuk eksenli şiddet, tecavüz, soygun, uyuşturucu, çocuk kaçırma, cinayet, sel ve savaş haberlerinden oluştuğunu bildirdi.
''Harika çocuk, çocuk güzellik yarışmaları, dördüz bebek, markalı oyuncak haberleri''nin ise ''Pembe çocuk haberleri'' olduğuna işaret eden Arınç, ''Çocukların 'kötü haber' biçiminde nitelendirdiği haberler ise çok satan ve çok meraklısı olan iyi televizyon haberleridir. Zaten televizyonlar doğası gereği, çocuk veya yetişkinin isteği yerine, kendi iyi haberlerini ve iyi programlarını ekrana getirir'' şeklinde konuştu.
Arınç, çocukların şiddetin her türlüsünden etkilendiğini, televizyon ekranlarındaki şiddetin çocukları korkutmakla kalmadığını, onların öğrenme şeklini de değiştirdiğini belirterek, anlatılmayan şiddet ve korkunun çocuk tarafından birer oyun gibi algılanabileceğini, bu algılama sonucunda çocuğun şiddet ve korkuyu sahici bir güçmüş gibi kabul edebileceğini söyledi.
Aile ortamı içinde iletişimin yetersiz olması, çocuğun televizyona mahkûm edilmesi, babanın da televizyonun kontrolünü eline alan aşırı otoriter bir yapıda olması halinde, çocuğun bir müddet sonra güven duygusunu yitireceğine dikkati çeken Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu ihtiyacını gidermek amacı ile şiddet filmlerine yönelecektir. Çünkü çocuk, duyduğunu, gördüğünü oyunlaştırır. Hayalindeki arkadaşıyla yeni serüvenlere yönelir. Çocuk, gerçek arkadaşlarıyla da benzer serüvenler yaşamak ister. Kahramanlık dizileri, vurdulu-kırdılı polisiye dizilerinden etkilenen her çocuk, benmerkezci düşüncenin etkisi ile başrol oynamak ister ve asıl sorun da burada başlar.''
Çocukların televizyonun yansıttığı şiddetten korunması konusundaki tartışmalara da değinen Arınç, bu konuda farklı görüşler ortaya atıldığını, çalışmalar yapıldığını, bu çalışmalardan birinin geçen hafta İstanbul'da düzenlendiğini hatırlattı. Bu toplantıda ''Çocukların televizyon izleme oranlarının azaltılması ve kontrol altına alınması'' konusunda ortak bir tavır geliştirildiğini ve Akdeniz'e kıyısı olan 18 ülkede, çocukların televizyon izleme oranı konusunda bir ''ortak standart'' oluşturma prensibinin kabul edildiğini anımsatan Arınç, başkanlığını bir yıl süreyle Türkiye'nin yapacağı Akdeniz Düzenleyici Otoriteler Ağı ülkeleri bünyesinde, gelecek bir yıl içerisinde bu standardın uygulanmaya konulmasının kararlaştırıldığını belirtti.
Arınç, ''Elimizde sihirli bir değnek yoktur. Ancak hepimiz sorunun bir ucundan tutup üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeliyiz. Kollektif bir çaba ile mesafe alacağımız muhakkaktır. Çabalarımızı 'Çocuk Dostu' bir medya düzeni oluşturuluncaya kadar sürdürmeliyiz'' değerlendirmesinde bulundu.
Tarafların bu konudaki işbirliğinin önemine değinen Arınç, ''İyi Uykular Çocuklar Projesi''nin, okul öncesi ve ilköğretim çağı çocuklarına akşamları erken yatma alışkanlığının kazandırılmasını, anne ve babaların, çocukların erken yatırılması konusunda duyarlılıklarının ve etkinliklerinin artırılmasını, çocukların geç saatlerdeki televizyon yayınlarının olumsuz etkilerinden korunmasını amaçladığını vurguladı.
08.10.2010