RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun: ''Yayıncıların seçim döneminde YSK’nın ağır müeyyidelerine maruz kalmasını asla arzu etmeyiz''
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından düzenlenen, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Seçim Dönemi Yayınları Bilgilendirme Panellerinin üçüncüsü Bursa’da gerçekleştirildi.

Marmara ve Ege bölgelerinde yayın yapan yerel radyo ve televizyon kuruluşları temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen panelde 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ile 12 Haziran'da yapılacak genel seçimler nedeniyle seçim yasakları, yayın hizmet ilkeleri, müeyyideler ve siyasi reklamlarla ilgili konular görüşüldü.
Panelin açılışında konuşan Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, iki önemli gelişme nedeniyle İstanbul, Ankara ve Bursa’da bilgilendirme panelleri düzenlediklerini söyledi.

12 Haziranda yapılacak genel seçimler dolayısıyla 14 Marttan itibaren seçim döneminin başladığını anımsatan Dursun, ''Seçim dönemini yaşıyoruz. Seçim dönemleri, radyo ve televizyon yayıncıları için ve yayıncıların takip edecekleri yayın politikaları için belli özellikleri olan, belli farklılıkların öne çıktığı bir dönemdir. Seçim dönemi yayınlarıyla ilgili olarak sizleri bilgilendirmek görüş alışverişinde bulunmak amacındayız. Birinci önemli konu, seçim dönemi içinde olmamız ve bu dönemde izleyeceğimiz nasıl bir yol izleyeceğimizdir'' dedi.
Dursun, ikinci konunun 6112 Sayılı Yasa olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
''Mart ayında yayımlanmış olan 6112 Sayılı Yasa nedeniyle RTÜK'ün özel ve kamu yayınlarına ilişkin düzenlemeleri yeniden yapılmış oldu. 3984 Sayılı Yasa yürürlükten kalktı, yerine 6112 Sayılı Yasa yürürlüğe girdi. Bu yasa nedeniyle, yasanın getirdiği düzenlemeler, bu düzenlemeler bağlamında RTÜK olarak takip etmeye gayret ettiğimiz çalışmalar, bunun yayıncılara getirdiği sorumluluklar, haklar ve birtakım yeni düzenlemeler, karşılıklı olarak bu konuyu görüşmemizi, bu konu üzerinde bazı değerlendirmeler yapmamızı gerekli kıldı. Daha önce bu çalışmaları İstanbul'da ulusal ve uydu yayıncıları ile gerçekleştirdik, müzakere ettik. Takiben geçen hafta Ankara'da yaptık. Bugün de Marmara ve Ege bölgesindeki yerel yayıncılarla bir araya gelip konuları görüşelim istedik.''
Önceki yasanın 1994 yılında çıktığını ve 17. yılına girildiğini anlatan Dursun, şöyle devam etti:
“On yedi yıl, bir kurum için ve sektör için belki çok uzun görülmeyebilir, ancak yayıncılık ve görsel işitsel medya olarak bakıldığında, teknolojinin bu kadar hızla değişmesi ve bu değişikliklerin görsel, işitsel yayın alanlarına getirdiği yenilikler nedeniyle müthiş değişmeler yaşandı. Bu değişimlerin, o tarihlerde gerçekleştirilen düzenlemeleri bir bakıma geçersiz hale getirmesi nedeniyle ciddi sorunlar vardı. Frekansların tahsisinden, ihalelerin yapılamamasına, düzenlemelerdeki birtakım eksik uygulamalardan, uluslararası sisteme entegre olmamaya kadar giden ciddi sorunlarımız vardı. Bu sorunları dikkate alan RTÜK ve hükümetimiz, yasanın tümden tadilini gündeme almıştı. 2005 yılından bu yana uzun çalışmalar yapıldı, nihayet Avrupa Birliği Görsel İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesi ile de uyumlu olarak, yeni teknolojik gelişmeleri gözeterek, literatürdeki gelişmeleri dikkat alarak, yeni bir yasa, çağdaş yasa, AB ile uyumlu yasa, yaşanan güncel sorunlara çözüm üreten yeni yasa çıkmış oldu.''
Dursun, yayıncıların seçim döneminde daha dikkatli olmalarını isteyerek, ''Seçim dönemlerinde özel radyo ve televizyonların uymaları gereken yayın ilkelerini YSK belirliyor. Bir bakıma yetki YSK'ya geçiyor. Bir yandan mevcut yasamızdaki yayın ilkeleri geçerliliğini koruyor, diğer yandan YSK yayıncıların uymaları gerekli olan ek ilkeleri ilan ediyor'' dedi.
Seçim döneminde, RTÜK olarak müeyyide uygulama yetkisini bir bakıma YSK'ya devretmiş olduklarını belirten Dursun, şunları söyledi:
''YSK'nın belirlediği ilkeler ve kendi yasamızdaki yayın ilkeleri ışığında denetimlerimizi sürdürüyoruz. Hazırlanan ihlal raporlarını değerlendiriyoruz. Değerlendirme sonrasında, sonuçlandırmak için YSK'ya gönderiyoruz ve YSK, bu raporları değerlendiriyor. İhlal olduğu veya olmadığına YSK karar veriyor. YSK'nın yayın ihlallerine ilişkin müeyyide sistemi bizim takip ettiğimizden farklıdır. Deyim yerindeyse YSK'nın müeyyide sistemi daha ağır ve daha etkindir. Yayıncıların seçim döneminde ihlal yaparak YSK'nın müeyyide uygulamasına maruz kalmasını asla arzu etmeyiz. YSK, ekran karartma dâhil birtakım ciddi müeyyideler uygulama hakkına sahip.''
YSK'ya bütün raporları göndermediklerini dile getiren Dursun, şöyle devam etti:
''YSK'ya, ülke genelinde yayın yapan kuruluşlara ilişkin ihlal raporlarını gönderiyoruz. YSK, bu yayıncıların ihlallerine müeyyide uyguluyor. Yerel veya bölgesel yayıncıların yayınlarında seçim ihlallerine ilişkin raporlar, yayın yaptıkları ilin ilçe seçim kuruluna gönderiliyor ve burası sonuçlandırıyor. Burada polemik oluşuyor. 'Ülke genelinde yayın yapan yayıncılar listesinde benim adım anıldı ben artık ulusal yayıncıyım' şeklinde bir düşünce oluşuyor. Ulusal yayıncılık ile ülke genelinde yayın yapmak aynı şey değildir. Ülke genelinde yayın yapan kuruluşlar listesinde yer almak asla ulusal yayıncı olduğunuz anlamına gelmiyor. Seçim dönemindeki yayın ihlallerinin neticelendirilmesi konusundaki yetki meselesidir.''
Panelde konuşan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, toplantının Bursa'da yapılmasının önemine değinerek “Bursa, her bakımdan örnek alınacak, görülmesi, değerlendirilmesi gereken, çeşitli imkânları, tarihten bu yana gelen fonksiyonları, misyonu olan bir şehrimiz. Dolayısıyla adaylığım süresinde Bursa'da çok güçlü medya olduğunu keşfettim'' dedi.
Yerel medyada yüksek tirajlı gazetelerin, radyo ve televizyon yayıncılığında başarılı kişilerin bulunduğunu ifade eden Arınç, şöyle konuştu:
''Televizyonlar, radyolar, yerel medya çok güçlü. Böyle bir şehirde RTÜK'ün toplantı yapmasından doğal bir şey olamaz. Bursa, ev sahipliğini iyi başaran bir ilimiz, fevkalade aydın ve ileri fikirlerde, her konuda fikir üretebilecek, tartışma yapabilecek çok değerli kadrolara sahip. Bu toplantının bu kadar kısa sürede Bursa'da tertipleniyor olmasından dolayı başkana ve arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu toplantı sizin bizzat mesleğinizle ilgili. Radyo ve televizyon yayıncılığı konusunda yeni kanunla karşı karşıyayız. 1994'ten bu yana eskimiş, yıpranmış, eksikliği görülen özellikle AB normlarında çok geride kalmış bir medya kanunu tamamen yenilendi. Bu büyük başarıdır. Bu başarı RTÜK'ün üyeleri ve çalışanlarına aittir. Çok kaliteli verimli çalışmayı onlar yaptılar biz zaman zaman katıldık.''
RTÜK çalışanlarının eksiğin tespitinden sonra bir araya geldiğini, uzun görüşmelerden, tartışmaya açılan fikirlerden sonra bir taslak oluşturduklarını anlatan Arınç, ''Bu taslak henüz tasarı haline gelmeden bütün paydaş kurum ve kuruluşlarla görüşüldü. Onların itirazları, eleştirileri, önerileri dikkate alındı. Sonra tasarı haline geldi. Pek çok önergeler geldi. Bunların bir kısmı kanuna karşı olan düşüncelerdi, bir kısmı faydalı tartışılabilecek konulardı. Değerlendirdik ve sonunda RTÜK Kanunu, Mecliste konsensüs denilecek uzlaşmayla geçti'' dedi.
Arınç, şu anda 6112 Sayılı Kanun'un yürürlükte olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
''Anayasa Mahkemesine bazı maddelerin iptali için müracaat edildi, ama bu kanunun yürürlüğünü durduran, geciktiren bir sebep değil. Kanunun emrettiği yönetmelikler konusunda Üst Kurulumuz çok gayretli çıktı. Gayretli şekilde, kanun çıkar çıkmaz Üst Kurulumuz, kendi bünyesinde yapacaklarını yaptı. Uyulması gereken kuralları, lisans ihalelerinden tutun yayın ilkeleri yönetmeliğine kadar bir hazırlık yaptı. Bu kanun, önemli yenilikler getiriyor. Bunlar çok konuşuldu. 'Ben radyo ve televizyon yayıncılığı yapıyorum, ama şu konuda sıkıntım, şikâyetim var, bu konuda nasıl düzenleme yaptınız' diyenler, karşılığını kanunda buldular. Yeni terminolojiler dikkate alındı. Yıllardır yapılamayan, en azından 16 yıldır yapılmayan lisans ihaleleri ve frekans tahsisleri konusunda çok önemli maddeler konuldu. Mevcut yayıncıları koruma amaçlı, onlara pozitif ayrımcılık sayılabilecek hükümler getirildi.''
Yüzde 10'luk büyük bir kesintinin yayıncıları mağdur ettiğini vurgulayan Arınç, ''Reklamlardan alınan yüzde 5 eğitim ve yüzde 5 RTÜK payı, toplarsanız yüzde 10 ediyordu. Zaten reklam konusu ekonomik gelişmelerle ilgili konudur. Ekonomi gelişiyorsa, üretim artıyorsa, ihracat artıyorsa, işadamları yatırımcılar gayet memnunsa, reklam da alınıyor. Bu kadar zorluklarla alınan payın önemli kısmının devlete aktarılması şikâyetlere yol açıyordu. Reklamda toplam yüzde 10'luk kesintiyi yüzde 3'e indirdik. RTÜK payı, yüzde 3'e indi, eğitime katkı payı kalkınca büyük rahatlama meydana geldi'' diye konuştu.
Bülent Arınç, RTÜK ile ilgili yasayla birlikte yaptıkları önemli çalışmalar bulunduğunu belirterek, şunları söyledi:
''Birisi Basın Kanunu, 2004'te çıkarılmıştı. Paydaş kuruluşların önerileri doğrultusunda iyi bir kanun olarak çıktı ve hiçbir şikâyet olmadan yürüyor. Ama Türkiye'de internet denilen bir gerçek var. İnternet kullanıcısı bakımından sayısal olarak dünyada ilk 10 ülke arasında sayılır Türkiye. Özellikle haber portallarının 'biz de basın kanununa girmeliyiz, biz de basın mensubuyuz, bizim de sarı kartımız olmalı, biz de ilan ve reklam almalıyız, bize yasal bir statü verin' taleplerine biz, haklı bir karar verdik. Basın Kanunu içinde internet medyasını da kapsayacak düzenlemeyi yaptık. Bunun taslağı, çalışmaları bitti tasarı da Bakanlar Kuruluna sevk edildi, ama Meclis çalışması mümkün olmayınca Haziran'dan sonraya ertelendi. Haziran'dan sonra internet medyasıyla ilgili kanun, parlamentoda görüşülmeye başlanacak. Bu, 7 maddelik kanundur. Haber portallarını dikkate alarak, onlara, basın mensubu olarak Basın Kanunu içinde, özledikleri, bekledikleri yeri verdik. İnşallah yasalaştıracağız.''
Yerel medyanın geçmişten bu yana Basın İlan Kurumu ile ilişkilerini bildiklerine dikkati çeken Arınç, şöyle dedi:
''Şubat ayında yayınlanan Bakan Kurulu Kararnamesi'yle reklam ve ilan gelirlerinde artış sağlandı. Bu son yıllarda yapılmamıştı. Tirajı az olanlara biraz daha fazla artış, tirajı yüksek olanlara az artış yapılmak suretiyle makası kapatmaya yönelik düzenleme yapıldı. Kamu İhale Yasası'nın, basının aldığı resmi ilanlara menfi etkide bulunabileceği, bunun basına büyük darbe olduğu, ben bildim bileli konuşuluyor. Böyle bir şey yok. Basın, ilan almaya devam edecek, hiçbir kısıtlama olmayacak. Herkesin bu tartışmayı bırakıp yoluna devem etmesi çalışması gerekiyor.''
Bülent Arınç, basının, medyanın, bir ülke için ne kadar büyük bir güç, demokrasinin ne kadar vazgeçilmez, güçlü bir unsuru olduğunun bilinmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:
''İktidar da muhalefet de basının bu konumunu mutlaka bilmek zorunda. Basına ülkenin, demokrasinin ihtiyacı var. Fikir özgürlüğü bakımından da Türkiye'de ve dünyada olup bitenleri halkın gözüne, kulağına, bilgisine sunmak bakımından da basının yadsınamaz önemli görevi var. Bunu kimse inkâr etmemeli, küçümsememeli, bunları sansür sayılabilecek bir baskı altına almamalı.”

Taha Yücel, televizyon sektöründe global gelir artışının 2009-2010 yıllarında %7.1 iken Türkiye’de bu büyümenin %48 olduğunu söyledi. Radyoların reklam gelirlerinde 2010 yılında 2009 yılına oranla %25 artış olduğuna dikkati çeken Yücel, ancak bu büyümenin aynı dönemdeki televizyon reklam gelirlerine kıyasla daha düşük olduğunu ifade etti. Taha Yücel konuşmasında reklam sektörünün bu hızla büyümeye devam etmesi halinde RTÜK’ün aldığı reklam payı oranının ileride %3’ten %1’e indirilmesinin değerlendirilebileceğini belirtti.
Elektronik medya için yeni teknolojilerle sektörel verilere yer veren RTÜK Başkan Vekili, bu alanda dijital yayıncılık lehine gelişmeler olduğunu açıkladı. Taha Yücel, dağıtım ortamlarının çeşitlenmesi ile önceden mevcut karasal, kablo ve uydu ortamlarına, IPTV, WEB TV, Mobil TV ve OTT TV’nin de eklendiğini belirterek, kaliteli yayın içeriğinin her platformda yer bulduğunu vurguladı. Taha Yücel “içerik her zaman kral, hangi yöntem yaygınlaşırsa yaygınlaşsın kaliteli içerik üretiyorsanız endişelenecek bir durum yok. Ama siz başkasının ürettiği içeriği alıp belli bir yayın akışı içerisinde sunuyorsanız, eğer kendinize ait kaliteli içerik üretmiyorsanız bu durum ilerisi için endişe verici olabilir” diye konuştu.
Türkiye’de internet kullanım oranının %50’yi geçtiğini belirterek internet kullanım artış hızının ise 2010 yılına gelindiğinde %8000’e yakın oranda olduğunun altını çizdi. Taha Yücel: “AB’de ise bu oran %831, ancak bu oranlara bakarken AB’de internet kullanımının belli bir doyuma ulaştığını da göz önünde bulundurmak gerek” şeklinde konuştu.
Daha sonra yürürlükten kaldırılan 3984 Sayılı Yasa döneminde yayıncılık sektöründe yaşanan sorunlara kısaca değinen Taha Yücel, bu sorunların başlıcalarının karasal yayın lisansı verilememesi, sayısal yayına geçilememesi ve dağınık vericiler, lisans süresinin 5 yılla kısıtlı oluşu, brüt reklam gelirlerinden %10 pay alınması, izleme ölçümlerindeki denetim boşluğu, müeyyidelerde zamanaşımı bulunmaması, ürün yerleştirme ve siyasi reklamların yapılamaması, yabancı sermaye ve halka açılma ile ilgili kısıtlar ve kamu yayınlarının denetim dışı olması olarak sıraladı.
6112 sayılı Yasayla getirilen yeni düzenlemeler hakkında bilgi veren RTÜK Başkan Vekili öncelikle sektörün oyuncularının değiştiğini, yayıncı kavramı yerine medya hizmet sağlayıcısının getirildiğini, platform işletmecileri, alt yapı işletmecileri ve multipleks operatörleri gibi yeni kavramların Yasaya girdiğini söyledi.
Taha Yücel Yasayla gelen en önemli üç yenilikten birinin sektörün AB standartlarına uygun düzenlenmesi, diğerinin karasal sayısal yayına geçişin net bir takvime bağlanması ve yayıncı şirketlerin ortaklık yapılarının düzenlenmesi olduğunu belirtti.
RTÜK Başkan Vekili Taha Yücel ifade ve haber alma özgürlüğünün sağlanmasının yasanın amacı olarak ortaya konduğunu belirterek bu özgürlüğün de her özgürlük gibi sınırları olduğunu söyledi. Taha Yücel konuşmasına şöyle devam etti:
“İfade ve haber alma özgürlüğü, sınırları Kanundaki evrensel yayın ilkeleri ile çizilen bir özgürlüktür. İfade özgürlüğü, kişilere hakaret etme, kişilik haklarına saldırma, suçlu olduğu yargı kararları ile kesinleşmemiş kişileri suçlu ilan etme ve şiddeti teşvik etme özgürlüğü değildir.”
Yücel, Yasanın sektöre sağladığı iyileştirmelere de değindi. Bu bağlamda reklam payının toplam %10’dan %3’e indirildiğini, ödemelerin vadelendirildiğini, lisans süresinin 5 yıldan 10 yıla çıkarıldığını, reklam yerleştirme sıklığının serbestleştirildiğini, ürün yerleştirme düzenlenmesinin yasaya girdiğini, siyasi reklamlarla ilgili düzenlemenin yapıldığını, izleme ölçümlerinin denetim altına alındığını, ithalat ihracat pazarlama ve finans kuruluşlarının ortak olabilmesine imkân sağlandığını, yayın kuruluşlarının halka açılmasının önünün açıldığını, 4207 Sayılı Yasa hariç zorunlu yayın yükümlülüklerinin kaldırıldığını, sorumlu müdürlük ve izleyici temsilciliğinin düzenlendiğini açıkladı.
RTÜK Başkan Vekili Taha Yücel Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Üst Kurul tarafından yayıncı kuruluşlara uygulanan müeyyidelerin tekerrüre esas alınmaması ilkesinin bir anlamda geçmişe dönük sicil affı niteliğinde olduğunu belirtti.
RTÜK Başkan Vekili Taha Yücel platform işletmecilerine, medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara tarafsızlık ve hakkaniyet ölçülerinde, makul ve ayrımcılık içermeyecek koşullarda hizmet vermek zorunluluğu getirilmesi ile platform işletmecilerinin medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan alacağı hizmet bedellerinin Üst Kurulun onayı ile belirlenmesi hükümlerinin, keyfi uygulamaların önüne geçilmesini sağlayacağını belirtti.
İleride kurulacak verici tesis ve işletme şirketine yerel yayıncıların ortak olamamasının sebeplerine değinen Taha Yücel, Kanun gereği bu şirketin idari, mali ve müeyyide yükünün ulusal karasal yayıncılara yüklendiğinin altını çizdi. Taha Yücel şöyle konuştu:
“Yerel yayıncıları kaldıramayacakları bu yükün altına sokamazdık. Ancak hiçbir yerel yayıncı bu şirketten hizmet alırken adalete ve hakkaniyete aykırı bir uygulamayla karşı karşıya kalmayacak. Kaldı ki binlerce ortağı olan bir şirketin kurulması ve çalışması da pratikte mümkün olamazdı. RTÜK Kanun gereği bu şirketin yapacağı faaliyetleri denetleyecek ve tarifelerini onaylayacak.”
Denetimde kamu – özel ayrımının kaldırılmasının da önemli bir gelişme olduğunu ifade eden Yücel, kamu yayınlarının TRT çatısı altında toplanmasının yayın kalitesini artıracağını sözlerine ekledi.
Konuşmaların ardından oturumlara geçildi. Panelin seçim dönemindeki yayınlar ve siyasi reklamlar
konularının tartışıldığı birinci oturumunu RTÜK Üyesi N. Hülya Alp yönetti. Alp oturumu açarken yaptığı konuşmada, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin seçim dönemi yayınlarına ilişkin 15 nolu tavsiye karına değindi. Sorumlu, doğru ve adil özdenetim tedbirlerinin alınmasına yönelik söz konusu kararın, sadece RTÜK gibi düzenleyici otoritelerin değil, aynı zamanda yayıncı kuruluşların kendilerinin inisiyatif kullanmasından yana olduğuna işaret eden Hülya Alp, “Tedbirler ortaklaşa paylaşılmış durumdadır” diye konuştu. 37. maddeye de değinen RTÜK Üyesi Hülya Alp, anılan maddede yer alan adil olma ilkesinin neye göre değerlendirileceğinin çok önemli olduğunu vurgulayarak, inisiyatifin söz konusu maddede de yayıncı kuruluşlara bırakılmak istenildiğine dikkat çekti. Adil olma ilkesinin yerine getirilmesinde, format, katılımcı sayısı, program süresi ya da başka parametrelerin dikkate alınabileceğini belirten Alp, tavsiye kararında bu konunun yayıncının inisiyatifine bırakıldığını vurguladı ve şöyle devam etti:

“Gerçekten siz adil olmak, eşitlikçi davranmak, herkese eşit fırsat sunmak istiyorsanız işin doğasından kaynaklanan bazı güçlükler var. Mesela bütün siyasi partiler aynı oranda faaliyet sergilemiyorlar. O zaman siz haberlerinizde hepsine eşit yer verebilme şansına sahip olamayabilirsiniz. Ama buna karşılık elinizde yayıncılığın başka parametreleri var. O zaman siyasi programlar hazırlayabilirsiniz ve bu programlarda dezavantajlı olan siyasi partilerin temsilcilerine ya da adaylarına yer verebilirsiniz. 38. madde de çok önemli. Kamu otoritelerine bir imtiyaz sağlamama konusunda özen gösterilmeli. Bu şu demek değil; kamu otoritesi diye insanlara yer vermeyeyim demek değil. Ama seçim döneminde kamusal faaliyetler devam ediyor. Doğal olarak kamu otoriteleri de yayınlarda olacak. Ama şu hassasiyetin göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtiyor tavsiye kararının ilgili maddesi: Böyle bir imtiyaz kendiliğinden doğuyorsa işin doğası gereği oluyorsa, o zaman gerekli önlemleri alın. İnisiyatif, birlikte denetim, özdenetim çok çok önemli. Bu perspektifle biz iyi bir yerde olduğumuzu, iyi bir yerden seçimleri kucakladığımızı, karşıladığımızı düşünüyoruz.”
Panelin birinci oturumunda, İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanı Nurullah Öztürk "Seçim Döneminde Yayınlar ve Siyasi Reklamlar",RATEM Başkanı Dursun Güleryüz “6112 Sayılı Kanunla Radyo ve Televizyon Yayıncılığında Neler Değişiyor”, Kanal A Genel Müdür Yardımcısı E. Ahmet Eskioğlu “6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un Yayıncılara Yüklediği Sorumluluklar” başlıklı sunumlarını yaptılar.

“Özellikle özgürlük yanlısı olanlar yasa yorumlarına muktedirlerin yorumlarının olmasından kaçınırlar. Muktedirlerin yorumu demek; resmi yorumlardır. Resmi yerde oturmamıza, otorite olmamıza rağmen, bu resmi yorumları sizlerden alacağımız anlamlandırma ve deneyimler ile tecrübe ile biraz daha farklı mecralara çekmek istiyoruz. Kanunun hazırlanmasında sektörün önemli katkıları olmuştur. Tek taraflı kanun yapılmamıştır. Uygulamada da aynı anlayış ve idrak sürecinde de düşüncelerinizi rahatlıkla bizlere ulaştırabilirsiniz.”
Darendeli, RTÜK yasasıyla ilgili olarak; 6112 sayılı yasanın ifade ve haber alma özgürlüğünün teminatı olduğunu vurguladı.
Panelin ikinci oturumunda; RTÜK Başkan Yardımcısı Arslan Narin "6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un Getirdiği Müeyyide Sistemi ve Uygulama Süreci" ve İzin ve Tahsisler Dairesi Başkanı Muhsin Kılıç, "6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'un Teknik Düzenlemeleri" ile ilgili sunumlarını gerçekleştirdiler.
Panelin son bölümünde genel bir değerlendirme yapan RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, RTÜK için bilgilendirme toplantılarının önemini belirtti. Yayıncıların düşüncelerini ve görüşlerini dinlemenin, kendilerine çözüm bulma konusunda neler yapabileceklerini görme imkânı sağladığını söyleyen Dursun, 6112 Sayılı Yasanın hazırlık sürecinde sektör temsilcilerinin katkı ve kanaatlerinin alındığını, ikincil düzenlemeler olan yönetmeliklerin hazırlanmasında da yayıncıların katkılarını beklediklerini bildirdi. Hazırlanan yönetmelik taslaklarının web sitesinde yayınlandığını hatırlatan Dursun, “Her maddesine eleştiri getirebilirsiniz Mantığı olan, hukuki dayanağı olan her eleştiriyi bize ulaştırınız. Eleştirilerinizi dikkate alarak sonuçlandırmaya çalışıyoruz. Sizler de incelerseniz ortak düzenleme mantığı içerisinde ikincil düzenlemeleri de yaparız” diye konuştu. (24.05.2011, Bursa)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu aşağıdaki sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz.



