RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut DURSUN: “Yayınlarda çocukların rol almalarına engel yok, ancak bu bir istismara varamaz. Bunu görmezlikten gelemeyiz.”
Uluslararası Çalışma Örgütünün (ILO) UNICEF işbirliğiyle gerçekleştirdiği Sanatsal ve Kültürel Aktivitelerde Çalışan Çocuklar Pilot Araştırma Projesiyle ilgili bulguların sunulduğu final konferansı, 13 Aralık 2011 Salı günü Ankara’da gerçekleştirildi. Konferansa Üst Kurul Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun ve Üst Kurul Üyesi Hülya Alp de katıldı.
RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, yayınlarda çocukların rol almalarının önünde bir engel bulunmadığını belirterek, “Ancak bu bir istismara varamaz. Bunu görmezlikten gelemeyiz” diye konuştu. Üst Kurul Üyesi Hülya Alp ise, özellikle yarışma programlarının ve canlı yayınların da birer set ortamı olduğunu hatırlatarak çocukların yetişkin repertuarından şarkılarla, yetişkin kıyafetleri ve jargonuyla, geç saatlere kadar ekranlarda olduğuna dikkat çekti.
Konferansın açış konuşmalarının ilki, ILO Türkiye Ofis Direktörü Ümit Deniz Efendioğlu tarafından gerçekleştirildi. Dünyada 200 milyonu aşkın çocuğun çalışma yaşamında olduğu bilgisini veren Efendioğlu, Çocuk İşçiliğinin Ortadan Kaldırılması Programının (IPEC) Türkiye’de 1992 yılında uygulanmaya başladığını ve bu program kapsamında yapılmış olan üç hane halkı işgücü araştırması bulunduğunu belirtti. Efendioğlu, “Bu araştırmalara göre, 6-17 yaş grubunda olup da ekonomik etkinliklere katılan çocukların oranı 1994 yılında yüzde 15.2 iken, 2006 yılında bu oran yüzde 5.9’a düştü. Çocuk işçiliği sayısındaki bu düşüş, Türkiye’nin ILO nezdinde örnek gösterilmesini sağladı” dedi.
2006’dan bu yana çocuk işçiliğiyle ilgili veri eksikliği bulunduğunu belirten Ümit Deniz Efendioğlu, TÜİK’ten, çocuk iş gücü anketi yapılmasının planlandığı bilgisini aldıklarını söyledi. Türkiye’de evlere televizyonlar aracılığıyla konuk olan çocuk oyuncularla ilgili düzenleme eksikliğine dikkat çeken Efendioğlu, 2008 yılında yayımlanan Türkiye AB Müktesebatının Benimsenmesi Ulusal Programında da kültürel ve sanatsal etkinliklerde yer alan 18 yaşından küçük kişilerin çalışma koşullarına ilişkin düzenlemelere gerek olduğuna değinildiğinin altını çizdi.
Çocukların fiziksel, zihinsel ve ahlakî gelişimlerinin herkes için önemli olduğunu belirterek konuşmasına başlayan UNICEF Türkiye Temsilcisi Dr. Ayman Abulaban ise “Çocuk oyuncuların yaşlarına uygun olmayan sahnelerde çalıştırıldığını görüyoruz. Bu her çocuk için geçerli olmayabilir ama biz UNICEF olarak bir çocuğun bile istismar edilmesini önemsiyor ve her türlü kamu ve özel kuruluşa, bu konuda yasal düzenleme yapılması için destek verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Biz de ilgili kuruluşlara aynı desteği vereceğiz” diye konuştu. Tarafların hiçbirinin tek başına sorumlu tutulamayacağının altını çizen Abulaban, çocukların haklarını korumanın tüm tarafların görevi ve sorumluluğu olduğunu dile getirdi.
Cast Ajansları Derneği Başkan Yardımcısı Müge Ulusoy konuşmasında, Derneğin kurulduğundan bu yana setlerdeki koşullarla ilgili düzenlemeler yapmakta olduğunu, ancak oyunculuk yapan her bireyin kendi haklarına sahip çıkması gerektiğini belirterek, çocuk oyuncular söz konusu olduğunda ise bu yükümlülüğün ailelere düştüğünü vurguladı. Ulusoy, çocuk oyuncular başta olmak üzere tüm oyuncuların çalışma koşullarının AB standartlarına ulaştırılmasını amaçladıklarını söyledi.
Müge Ulusoy’dan sonra söz alan Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Meslek Birliği (TESİYAP) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Tuşunel, konuyla ilgili olarak yasal düzenlemenin şart olduğunu belirterek, bununla birlikte makro düzeyde yasal düzenlemenin yetersiz olduğuna, yasayla getirilecek düzenlemenin mikro düzeyde uygulanabilir olmasının önemine dikkat çekti.
Oyuncular Sendikası Genel Sekreteri Şebnem Sönmez ise konunun taraflarından oluşan bir komisyon kurulması ve izlenecek yol haritasının oluşturulması gerekliliğinin altını çizdi. Sönmez, “Oyun, çocuğun doğasında var, ancak oyun bir meslek haline geldiğinde pek çok sınır işin içine girer. Çocuğun oynadığı oyuna sınırlar koymanın çok ciddi sonuçları olabilir. Bu konuda detaylı bir düzenleme yapılmalıdır” diye konuştu. Sönmez, konuşmasının sonunda, eski bir çocuk oyuncu olan Parla Şenol’a söz verdi. 50 yıldır oyuncu, aynı zamanda psikoloji eğitimi almış biri olduğunu belirten Şenol, çocuğa oyunculuğun bir oyun olarak tanıtılmasının yanlış olduğunu belirterek, bunun bir iş ama eğlenceli bir iş olduğunun ve yapılan bu iş karşılığında bir ücret alındığının uygun bir dille çocuğa anlatılması gerektiğine dikkat çekti. Şenol, bu konuda ailenin yerini setteki bir psikologun alamayacağını, ailelerin çocuklarına bu işi nasıl anlattıklarının son derece önemli olduğunu vurguladı. Ayrıca sette çocuğun istekleri doğrultusunda hareket edilmesinin, o çocuğun bu ayrıcalığı yaşamının her alanında talep edeceğinin altını çizen Şenol, çocukların hayatlarının ekseninde sadece oyunculuğun yer almaması gerektiğini de vurguladı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Ali Kemal Sayın konuşmasında, eğlence sektörünün günümüzde toplumumuz için vazgeçilmez hale geldiğini, bu sektörde çocukların sağlıklı gelişimleri göz ardı edilerek çalıştırıldığını söyledi. Bu konuda ülkemizin uluslararası standartlar altında olduğunu belirten Sayın, İş Kanununun 71’inci maddesinde çocuk işçiliğinin detaylı olarak düzenlendiğini, ancak sanatsal faaliyetlerde rol alan çocuklar için bir istisna getirilmediğini dile getirdi. Sayın, konuyla ilgili olarak 71’inci maddeye bir hüküm eklenmesi, ayrıntıların ise ikincil mevzuatta düzenlenmesi gerektiğini söyleyerek yapılacak düzenleme kadar bu düzenlemenin uygulanabilir olmasının da önemli olduğunu vurguladı.
Açış konuşmalarının ardından, Serap Güre Şenalp ve Doç. Dr. İbrahim Diken tarafından hazırlanan Sanatsal ve Kültürel Aktivitelerde Çalışan Çocuklar Pilot Araştırma Projesi Raporunun sunumuna geçildi. Raporda konunun, ilgili alan literatür taraması, saha çalışmaları ve paydaş görüşleri temelinde incelendiği bilgisinin verildiği sunumda, uluslararası düzenlemelere değinilerek ulusal düzenlemelerin çocuk işçiliği konusunda mevcut, ancak dağınık olduğuna dikkat çekildi ve bu dağınık düzenlemelerin birleştirilmesi gerektiği dile getirildi. Rapor hazırlanırken, aktör çocukların yanında, seçim aşamasına kadar içinde bulundukları olumsuz koşullar göz önüne alınarak aday çocukların da incelemeye alındığı belirtildi. Yapılan araştırmada, fiziksel ortamın çocuklar için elverişli olmaması, uzun çekim süreleri ve çocukların yer aldığı sahnelerin sona bırakılması ve çocuğun bu süre boyunca sette beklemesi, sette kullanılan dilin çocuklar için uygun olmaması bulgularına ulaşıldığı belirtildi. Sunumda konuyla ilgili olarak getirilen öneriler arasında fiziksel ortam, çekim süresi ve zamanı, çocuğun oynayacağı sahnenin onu olumsuz etkileyecek sahneler olmaması ve eğitimin öncelikli tutulması konuları dile getirildi. Bütün şartların uygun olması durumunda çocukların bu işi yapmalarının dil, sosyal hayat, öz bakım becerileri, öz benlik saygısı gelişimine olumlu katkıları olabileceğine de değinilen sunumda, tüm paydaşların dâhil edileceği daha kapsamlı bir araştırmaya gereksinim olduğu vurgulandı.
Toplantıya katılan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyesi Hülya Alp, soru cevap bölümünde söz alarak, çocukların kendilerine uygun koşullarda ve yayınlarda yer almalarını önemsediğini belirtti. Yarışma programlarının ve canlı yayınların da birer set ortamı olduğunu hatırlatan Alp, düzenlemelerde bunların da göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etti. Ekranlardaki yarışmalardan örnek veren Alp, çocukların yetişkin repertuarından şarkılarla, yetişkin kıyafetleri ve jargonuyla, geç saatlere kadar ekranlarda olduğuna değindi. Alp, konferansta konuyla ilgili olarak yayın kuruluşlarıyla irtibata geçme konusunda sıkıntı yaşandığının dile getirilmesi üzerine, yayın kuruluşlarını organize ederek güzel işlere imza atan Televizyon Yayıncıları Derneği ile temasa geçilebileceğini, RTÜK’ün de bu konuda her türlü desteğe hazır olduğunu söyledi.
Toplantının son bölümünde bir konuşma yapan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, RTÜK’ün görsel-işitsel medyayla çocuk ilişkisini birkaç farklı boyuttaele aldığını, bunlardan ilkinin çocukların medyada yer alan zararlı içeriklerden korunması olduğunu belirterek, konuya ilişkin düzenlemeler hakkında bilgi verdi. Çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlakî gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programların bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde yayınlanamayacağı ilkesini hatırlatan Dursun, “3 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunla bu yayınlarınkoruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu, Yasanın getirdiği bir yeniliktir” şeklinde konuştu.
RTÜK açısından konunun bir boyutunun da çocuk istismarına ilişkin haberlerin sunumuyla ilgili olduğunu belirten Dursun, bu durumdaki çocukların bir de yayınlar yoluyla istismar edilmemeleri gerektiğini vurguladı.
Konunun bir diğer yönünün ise sanatsal ve kültürel aktivitelerde aktör olarak çalışan çocuklara ilişkin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Davut Dursun, bunun asıl olarak endüstriyel ilişkiler çerçevesinde çalışma hayatını ilgilendiren bir konu olduğunu ifade etti. Ancak 6112 Sayılı Yasanın “Çocuklara, güçsüzlere ve özürlülere karşı istismar içeremez ve şiddeti teşvik edemez” şeklindeki maddesi çerçevesinde çalışma hayatında çocukların istismar edilmesine müsaade edilemeyeceğini belirtti. Ulusal ve uluslararası sözleşmelerde devletin çocuğu korumakla görevlendirildiğinin altını çizen Dursun, “Devlet otoritesi gerekli düzenlemeyi yapar ancak bunları içselleştirmemiz gerekir. Uygulamada bunlara uyulması açısından eğitimcisinden yayıncısına yapımcısından ebeveynine kadar herkese sorumluluk düşmektedir. Yayınlarda çocukların rol almalarına engel yok, ancak bu bir istismara varamaz. Bunu görmezlikten gelemeyiz” diye konuştu.
6112 Sayılı Yasanın hazırlanma sürecinde reklamlarda çocuk oyuncu kullanılıp kullanılmayacağının tartışıldığını hatırlatan Dursun, hayatın kendisinde çocukların olduğunu dolayısıyla yapımlarda çocukların yer almasının yasaklanmasının söz konusu olamayacağını belirtti.
Görsel-işitsel medya karşısında izleyici olarak çocukları korumak için yasal tedbirlerin mevcut olduğunu söyleyen Dursun, aktör olarak yer almaları konusunda yasal düzenlemede boşluk olduğunu ve bir an önce bu boşluğun doldurulması gerektiğini ifade etti.(13 Aralık 2011, Ankara)