RTÜK Ev Sahipliğinde "Televizyon Dizilerinde Kadın" Paneli
RTÜK ev sahipliğinde, Kadın ve Demokrasi Vakfı (KADEM) Ankara ve Uluslararası Medya Enformasyon Derneği (UMED) işbirliğinde, "Televizyon Dizilerinde Kadın" Paneli düzenlendi.
Panelin açılışına, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da katıldı.
Açılışta konuşan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin, kadının medyada hakkıyla temsil edilmesi, özellikle dizi filmlerdeki şiddet sahnelerinin ortadan kaldırılması üzerine yoğun mesai yürüttüklerini söyledi.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Göktaş'ın katılımıyla, geçen hafta dizi film yapımcılarıyla bir araya geldiklerini, fikirleri paylaştıklarını aktaran Şahin, kadına yönelik şiddet sahnelerinin, yapımcıların da çok arzu ettiği türden görüntüler olmadığını söyledi.
Şahin, şöyle konuştu:
"Ancak, kendi aralarındaki reyting rekabeti zaman zaman sınırları zorlamalarına sebep oluyor. Hepinizin yakından tanıdığı, hem oyuncu hem de yapımcı kimliğiyle İstanbul'daki toplantımıza katılan bir arkadaşımız, kadına yönelik şiddet sahnelerinin tersinden görülmesi gerektiğini söyledi. Kendilerinin bir toplumsal soruna dikkat çekmek için şiddet sahnelerini kullandıklarını ifade etti. Ancak yanıldığı bir nokta vardı. Şiddet sahneleri toplumda olağanlaşmaya, kadına yönelik insanlık dışı muamelelerin kanıksatılmasına sebep oluyor. Sanki kadına şiddet uygulamak normal bir şeymiş gibi bir algı ortaya çıkıyor. Son derece tehlikeli olan bu duruma yönelik günün sonunda yapımcılarımızın daha dikkatli olacakları yolunda izlenim edindik ve sözleri aldık."
"Kadınlarımızı sözde değil, özde el üstünde tutalım"
RTÜK olarak şiddetin her türlüsüne karşı olduklarını, kadınlara yönelik şiddete tahammüllerinin bulunmadığını vurgulayan Ebubekir Şahin, "Bizim gözetimimizle düzeltebileceğimiz diziler içinde şiddet içeren yapımlar vardır. Bunları takip ediyoruz. Bu mücadele tek başına ne bakanlığımızın, ne RTÜK'ün ne de STK'larımızın işidir. Topyekun toplumsal farkındalık ve bilinçlenmeyle aşılabilecek bir sorundur." dedi.
Şahin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının, kadını el üstünde tutmak için çok yoğun faaliyetler yürüttüğünü belirtti.
UMED ve KADEM'e, konuya ilişkin verdikleri destek için teşekkür eden Şahin, "Dizi filmlerin hem olumsuz etkilerini yaşamamak hem de dizilerin yapıcı etkisinden faydalanarak oluşacak toplumsal bilinçle bu temel sorunun ortadan kalkmasını arzu ediyoruz. Gelin, baş tacımız olan kadınlarımızı sözde değil, özde el üstünde tutalım. Gelin, dizilerde kadına pozitif ayrımcılık yapalım, onları yüceltelim. Gelin dizi filmlerde başarılı, güçlü kadın örneklerini sergileyelim. Kadının gerçek anlamda değerini verileceği dizilerin olacağı ve ailelerimizle izleyebileceğimiz dizileri umut ediyorum." ifadelerini kullandı.
"Günün sonunda kötülük ve şiddet reyting yükseltiyor"
KADEM Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu da kadının birey olarak varlığını, toplumsal hayattaki konumunu sıkıntıya sokacak her türlü duruma karşı, kadına yönelik şiddetle mücadele ettiklerini söyledi.
Panelde ele alınacak televizyon dizilerinde kadın konusunun KADEM'in çalışma alanını yakından ilgilendirdiğini ifade eden Gümrükçüoğlu, "Kadının onurunu hiçe sayan kadın temsilleri, kadına şiddet örnekleri, pek çok dizinin ana temasını oluşturuyor. Çünkü televizyon dizileri, makbul kadın rollerini, kadının ailedeki rolünü ve toplumdaki rolünü belirlemede çok etkili bir güce sahip. Ne yazık ki, bu güç günümüzde büyük ölçüde kadından yana olmayan bir kadın algısına hizmet ediyor." dedi.
Gümrükçüoğlu, çoğu zaman gerçeği yansıtmayan ama yeni gerçeklikler inşa eden bir dünyayla karşı karşıya olduklarını belirterek, dizilerde, annelik, kadınlık ve aile gibi kavramların aynı kurgu içerisinde deforme edilerek ve çok abartılarak işlendiğini aktardı.
Hemen hemen her hikayenin omurgasını oluşturan şiddet türlerinin normalleştirilerek verildiğini belirten Saliha Okur Gümrükçüoğlu, şunları kaydetti:
"Seyirci, maruz kaldığı şiddet sahnelerine taraf olmaya başlıyor ve birey olarak dizinin içine dahil oluyor. Son birkaç yıldır dizilerde yeni bir kadın karakteri yaratıldı. Güzel, daima bakımlı ve zengin kadın ya da hep ezilen, hep şiddete boyun eğen, zayıf bir kadın. Toplumsal kabullerden sıyırılarak, kendi ayakları üzerinde duran kadınlarsa anne olmakla, çalışma arasında denge kuramayan karakterler olarak ekrana yansıyor. Günün sonunda kötülük ve şiddet, reyting yükseltiyor. Kanallar reyting kovalıyor. Reyting, reklam ve para getiriyor. Bu döngü içerisinde asıl yarayı bizler alıyoruz. Aileyi, kadını ve toplumsal yapıyı reyting ölçümlerine feda edemeyiz. Burada bir denge gözetmek durumundayız."
Gümrükçüoğlu, dizilerde, iyi rol modellerinin görünür olmasının, kadın ve aile için çok önemli olduğunun altını çizerek, "Kadına ve topluma zarar veren dizilerin reyting ölçüm sisteminden çıkarılması düşünebilir. Yine yapımcıya, senariste, reklam verene kadar herkesin kabul etmek zorunda olduğu ilkeler belirlenebilir. Nasıl ki alkol ve sigara gibi maddeler ekranda gösterilmiyorsa, özellikle kadına ve çocuğa şiddet sahneleri de dizilerden temizlenmeli ve bu RTÜK yaptırımı değil, ilkesel bir duruş olarak kabul edilmeli." dedi
"Ben eskiden senaryoyu kanala sunardım. Bugün senaristlere, kanallardan ve yapımcılardan içerikler geliyor"
Senarist Hilal Çelenk, 1989'dan 2014'e kadar dizi sektöründe yer aldığını, 13 yıl "Mahallenin Muhtarları" dizisinin senaryosunu yazdığını söyledi.
İmza attıkları her senaryonun onu izleyen kişilerle etkileşim halinde olduğunu belirten Çelenk, "Senaryolarda negatif karakterler oluşturuyoruz, ben de oluşturdum. Ama hiç kimse bizim negatif karakterlerimize özenmedi." dedi.
Çelenk, dizi senaryolarında işleyişle ilgili sorunlar olduğunu, karakterlerin davranışlarının sonuçlarının da anlatılması gerektiğini dile getirdi.
Dizilerle ilgili sorunlarda genellikle senaristlerin suçlandığına işaret eden Çelenk, "Ben eskiden senaryoyu kanala sunardım. Bugün senaristlere, kanallardan ve yapımcılardan içerikler geliyor. Benim kanala bir içerik sunma lüksüm yok. İçerik modaları var maalesef." ifadelerini kullandı.
İlgi çekicilik açısından karakterler arası çatışmaların oluşturulduğunu, fakat bunun sınırının iyi belirlenmesi gerektiğini dile getiren Çelenk, "Kadın algısı ve kadınların toplumda yansıtılma biçimi değiştirilmeli. Fakat dizi sektörü bir endüstri ve her şey birbirine bağlı." diye konuştu.
"Ekseninden sapmayan ve beni üzmeyen çok az işim olmuştur"
Oyuncu Deniz Uğur, bugün dizilerdeki sorunun "kötünün kutsanması" olduğuna işaret ederek, sektörün "kötülük yapanların cezasını er geç bulduğu" senaryolardan "kötü karakterlere bir şey olmadığı" senaryolara evrildiğini söyledi.
Uğur, "Senaryo yazarlarının, karakterler arası dramatik çatışmayı kullanırken, bunun toplumsal reçetesini sunması gerekiyor." dedi.
30 yıllık meslek yaşamı boyunca en çok televizyon dizilerinde oynadığını anlatan Uğur, "Oynamayı kabul ettiğim her rolü ve karakteri çok severek kabul ettim fakat ekseninden sapmayan ve beni üzmeyen çok az işim olmuştur. Kabul ettiğiniz proje, daha çok dikkat çeksin, reyting alsın diye ekseninden sapıyor." dedi.
Uğur, çok iyi kanal yöneticileri bulunduğunu belirterek, "Ama dizi sektörü bir ticaret. İşin ucu reklam verenlere dayanıyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Dizilerde şiddet artınca toplumda şiddet artıyor"
KADEM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Canan Sarı da RTÜK'ün 6'ncı maddesinin yayın hizmetlerine önceden müdahale etmeyi ve denetlemeyi içermediğini belirtti.
Diziler yayınlanmadan önce bir denetim yapılmadığını, bu nedenle yayınlandıktan sonra içeriği dolayısıyla zarar doğabildiğini belirten Sarı, "Dolayısıyla bu zararın doğmasını mı bekleyeceğiz yoksa doğmasının önüne mi geçeceğiz. Hukukçuların bunun sınırlarını belirlemesi gerektiğini düşünüyorum." diye konuştu.
Sarı, dizilerde kadına şiddetin her türünün yer aldığını, televizyondaki şiddetle toplumdaki gerçek şiddet arasında bir doğru orantı olduğunu ifade ederek, "Dizilerde şiddet artınca toplumda şiddet artıyor. Toplumdaki şiddet artınca da dizilerde şiddet artıyor. İkisi birbirini etkiliyor. Şiddet içerikli yayınların yayınlanmasıyla ile şiddetin kabul edilebilir bir şey olduğu algısı izleyiciye veriliyor." ifadelerini kullandı.
"Meclisi göreve davet ediyorum"
Star Gazetesi yazarı Fadime Özkan da kadına ve aileye zarar veren programların dizi ve haberler kadar gündüz kuşağı kadın programlarının olduğuna işaret ederek, bunun da ele alınması gerektiğini söyledi.
Dizilerin gençlerin evliliğe bakış açısını zedelediğini belirten Özkan, "Çözüm aramak bakımından bazen geç kalıyoruz. Televizyon dizilerinde gösterilen kadın algısı, evlilik kurumunun gösterilme biçimi çok yanlış. Meclisi göreve davet ediyorum çünkü dizilerdeki kadına yönelik şiddet konusunda hukuksal bir düzenleme gerekiyor." dedi.