Üst Kurul Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun: ''RTÜK uyumuyor ama RTÜK bir sansür kurulu da değildir.''
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun 18. kuruluş yıl dönümünü 24 Nisan 2012 Salı günü bir dizi etkinlikle kutlandı. Kutlama programı saat 09.00'da Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, Üst Kurul Üyeleri ve Birim Amirlerinin Anıtkabir'i ziyaret etmeleriyle başladı. Ardından Bilkent Otel ve Konferans Merkezi’nde "Türkiye'de Görsel-İşitsel Medya ve Geleceği" konulu panel düzenlendi. Kutlama programına Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, RTÜK Başkan Vekili Taha Yücel, RTÜK üyeleri Hülya Alp, Dr. A. Vahap Darendeli, Doç. Dr. Ahmet Yıldırım, Dr. Hamit Ersoy, Prof. Dr. Hasan Tahsin Fendoğlu, Süleyman Demirkan, Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin Kaldırımcı, Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Murat Karakaya, AA Genel Müdürü Kemal Öztürk, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay, BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer, kamu kurumlarının üst düzey yöneticileri, meslek birliklerinin ve yayın kuruluşlarının temsilcileri, Üst Kurulun eski başkan ve üyeleri, çok sayıda basın mensubu ve RTÜK personeli katıldı.
18. kuruluş yıl dönümü kutlamalarının açılışında yaptığı konuşmada, 1990'ların başında görsel ve işitsel medyada devlet tekelinin sona ermesiyle sektörde yasal düzenlemelere gidildiğini söyledi. Dursun, bu kapsamda RTÜK'ün bağımsız bir kurul olarak sektörün düzenlenme ve denetlenmesinden sorumlu tutulduğunu hatırlattı.
Türkiye'nin medyadaki gelişmelere hazırlıksız yakalandığına ve bu konuda sürekli sıkıntı yaşandığına işaret eden Dursun, bu sıkıntıların sürdüğünü söyledi.
Frekans tahsislerine ilişkin düzenlemenin aradan geçen onca zamana rağmen bazı problemler nedeniyle yapılamadığını ifade eden Dursun, ayrıca yaşanan gelişmelerin kanun değişikliğini zorunlu hale getirdiğini ve ''Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun''un 3 Mart 2011'de yürürlüğe girdiğini hatırlattı.
Bu yasanın görsel ve işitsel medya sektörünü AB müktesebatıyla uyumlu hale getirdiğine dikkati çeken Dursun, ''Sayısal yayıncılığa geçiş hazırlıkları çerçevesinde frekans planlamasına yönelik çalışmaların tamamlanmasının ardından sayısal multipleks sıralama ihalesi yapılacak. İhale sonrası sayısal yayıncılığa geçiş noktasında karasal sayısal televizyon yayıncılığıyla analog televizyon yayınları bir süre daha eş zamanlı gerçekleşecek. Ardından sayısal yayıncılığın gelişmesine bağlı olarak analog yayıncılığa son verilip tamamen sayısal yayıncılığa geçilmesi düşünülüyor'' dedi.
RTÜK'ün ilk kez karasaldan analog yayını yapan yayıncılardan kanal ve kullanım bedeli almaya başladığını anımsatan Dursun, bunun yanı sıra radyo ve televizyon yayıncılık sektörünün 2011 yılı ticari iletişim gelirinin de 2 milyar 460 milyon TL olduğunu bildirdi.
Yapımcılık sektörünün de geliştiğini vurgulayan Dursun, ''Balkanlar'dan Avrupa'ya Kafkaslardan Türk Cumhuriyetleri'ne ve Ortadoğu'ya kadar birçok ülkede başarılı Türk yapımları yayınlanıyor. Her ne kadar bu konuda kimi eleştiriler olsa da Türkiye'nin ekonomik ürünlerinin tanınmasında bu dizilerin katkısının büyük olduğu bilinmektedir'' diye konuştu.
Bugün itibariyle RTÜK'ün karasal ve uydu aracılığıyla yayın yapan 550 televizyon, 119 radyonun yayın içeriğini denetlediğini belirten Dursun, etkisi ve izlenirliliği yüksek bir sektörü düzenlemenin ve denetlemenin büyük sorumluluk istediğini vurguladı.
''Kimi zaman çıkarları hak ve beklentileri çatışan paydaşlara sahibiz'' diyen Dursun, bunlar arasında bir denge sağlamak durumunda olduklarını dile getirdi.
Bazen RTÜK'ün müeyyide kararlarının eleştiri oklarına hedef olduğunu, bazen de 'RTÜK uyuyor mu? RTÜK bu programın yayınlanmasına nasıl izin veriyor? RTÜK neden bu programı kaldırmıyor?' şeklinde şikâyetlere maruz kaldıklarını anlatan Dursun, şunları kaydetti:
''Sizlere şunu kesin olarak söyleyebilirim ki RTÜK uyumuyor ama RTÜK bir sansür kurulu da değildir. Dolayısıyla RTÜK'ün sansür kurulu olarak faaliyet göstermesinin beklenmesi asla haklı olamaz. Programları yayından kaldırmak gibi yetkimiz yok. Programlar yayınlandıktan sonra uzmanlarca izlenip kanunda belirtilen ilkelere aykırılık olup olmadığı denetlenmektedir. Şikâyet edilen her program için müeyyide uygulanması veya programın yayından kaldırılması söz konusu değildir.''
İzledikleri her şeyin çocuklar üzerinde iz bıraktığına dikkati çekerek, çocukların yayınların olumsuz etkilerine karşı ulusal ve uluslararası hukuk kurallarıyla korunduğunu anlatan Dursun, bu kurallara göre çocukların fiziksel, ruhsal ve ahlaki gelişimini zedeleyebilecek yayınların onların seyredebileceği zamanlarda yayınlanmaması gerektiğini vurguladı.
Bu yayınlara ilişkin kararların, Üst Kurul kararlarının çoğunluğunu oluşturduğunu belirten Dursun, ancak yine de bu tür yayınların çocukların ekran karşısında olduğu saatlerde yayınlanmasına devam edildiğini söyledi.
Bu konuda hassasiyet istediklerinin altını çizen Dursun, yaptırımların tek başına yeterli olmadığını ve bu nedenle RTÜK'ün toplumun bu konudaki duyarlılığını artırmak amacıyla bir takım çalışmalar yaptığını bildirdi.
6112 Sayılı Yasa ile ürün yerleştirme uygulamasının başlatıldığını ifade eden Dursun, bu sistemin Avrupa ile aynı anda Türkiye'de mevzuata girdiğini ancak yeni uygulamaların da yeni ihlalleri beraberinde getirdiğini belirtti.
Eleştirilerin aksine RTÜK'ün reklam konusunda oldukça hassas olduğunu kaydeden Dursun, RTÜK'ün müeyyide kararlarının çoğunluğunun konusunu reklam ihlallerinin oluşturduğunu söyledi.
Son dönemde gündemi meşgul eden alternatif tedavi yöntemleriyle bal reklamları konusunda çok sayıda müeyyide kararı alındığını hatırlatan Dursun, ''Halk sağlığını tehdit eden ve alternatif tedavi yöntemi olarak sunulan ürünlerin reklamları konusunda halkımızı buradan bir kez daha uyarmak isterim. Bu konu bir kamu sorumluluğu olarak mütalaa edilmelidir'' diye konuştu.
Toplumun aynası olan radyo televizyon yayıncılığının, kişilerin görsel işitsel özgürlüğü olduğunu vurgulayan Dursun, ''Görsel işitsel özgürlük bir haktır. Hem bir haktır hem de sorumluluktur. Yayıncısından yapımcısına kadar herkesin bu özgürlüğü kullanırken kamusal sorumluluğunun bilincine bir kez daha dikkati çekiyorum'' dedi.
RTÜK'ün 18. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen toplantıya katılan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da bir konuşma yaptı.
RTÜK'ün 18. yılını kutlayan ve başarılar dileyen Arınç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın grup toplantısı dolayısıyla etkinliğe katılamadığını belirterek, selamlarını iletti.
Arınç, yayıncılığın sınır aşan bir etkinlik olduğunu belirterek, bu alanla ilgili uluslararası hukuk normları oluşturulduğunu, geçen yıl kabul edilen 6112 Sayılı Yasanın, AB Görsel, İşitsel Medya Hizmetleri Yönergesini temel aldığını söyledi.
RTÜK'ün alanındaki uluslararası kuruluşlara üye olduğunu, aynı zamanda Karadeniz ülkelerindeki ve İslam ülkelerindeki düzenleyici kurulları bir araya getiren platformların oluşturulmasına öncelik ettiğini belirten Arınç, geçen hafta Gabon'da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında, teşkilata üye 57 ülkenin yayıncılık düzenleyici kurullarının ortak bir forum oluşturmaları kararı alındığını, bu forumun bütün hazırlıklarının RTÜK tarafından yürütüldüğünü belirtti.
Arınç, 6112 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun'a ilişkin bilgi vererek, kanunun Türkiye'de yayıncılık alanında bir milat olarak kabul edilebileceğini dile getirdi. Kanun kapsamında radyo ve televizyonların frekans planları ile frekans tahsisi ihale yetkisinin RTÜK'e verildiğini hatırlatan Arınç, ''Üst Kurul bu konuda çalışmalara başlamış olup, önümüzdeki günlerde sonuçlandıracaktır. Ardından 3 Mart 2013 tarihine kadar karasal, sayısal yayın ihalesi gerçekleştirilecektir. Böylece 18 yıl süren geçici durum sona erecek, yayın kuruluşlarımız karasal yayın lisans sahibi olacaklardır'' dedi.
AB Komisyonu tarafından hazırlanan ilerleme raporlarının 14'üncüsünün geçen yıl ekim ayında açıklandığını hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:
''Üst Kurulun görev ve yetki alanı içerisinde 2011 ilerleme raporuna baktığımızda farklı dil ve lehçelerdeki yayınlara ilişkin düzenlemelerde hem siyasi kriterler hem de kültürel haklar bağlamında önemli gelişmeler kaydedildiği, 3 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe giren az önce bahsettiğim yasayla AB müktesebatına büyük ölçüde uyum sağlandığı ve bunun sonucunda ilerleme raporunda ilk defa iyi düzeyde ilerleme kaydedildiği şeklinde bir ifadenin yer aldığını memnuniyetle görmekteyiz. Raporda AB standartları göz önünde tutularak hazırlanan 6112 Sayılı Yasayla Bilgi Toplumu ve Medya başlıklı fasıldaki müzakereler bakımından kilit unsur olan görsel-işitsel medya hizmetleri direktifine büyük ölçüde uyum sağlandığı tespit edilmiştir. Raporun bir diğer önemli bölümü olan yargı ve temel haklar faslının kültürel haklar kısmında da yine farklı dil ve lehçelerdeki yayınlara ilişkin son düzenlemelere vurgu yapılarak, bu düzenlemeler nedeniyle bu alanda da ilerlemeler kaydedildiği belirtilmiştir.''
Arınç, 6112 Sayılı Yasanın bir önceki yasadan önemli farklarından birinin, ifade ve haber alma özgürlüğünün, düşünce çeşitliliğinin, rekabet ortamının ve çoğulculuğun güvence altına alınması, kamu menfaatinin korunması amacıyla gerekli tedbirlerin alınmasını RTÜK'ün görev ve yetki alanı içine alınması olduğunu belirtti. Bu çerçevede RTÜK'ün aldığı kararlarda ifade ve haber alma özgürlüğünün korunmasını esas olarak göz önünde bulundurduğunu belirten Arınç, bunun kimi kararların bazı kesimlerce eleştirilmesine neden olduğunu söyledi. ''Toplum olarak ifade özgürlüğünün korunması konusunda mesafe almamız, farklı görüş ve düşüncelere saygılı olmamız demokrasinin gelişmesi için zorunluluktur'' diyen Arınç, bu standartlara bir kez ulaşıldıktan sonra hiç kimsenin geri dönüşe ve demokrasinin standartlarının düşürülmesine tahammül edemeyeceğini söyledi. Bu çerçevede herkesin rahatsız olduğu yayınları yayıncı kuruluşa ya da RTÜK'e bildirmekte özgür olduğunu ifade eden Arınç, şunları söyledi:
''Ancak, Türkiye bir hukuk devletidir. Ve RTÜK'ün de programları yayından kaldırma, ön denetim yapma, senaryoları değiştirme, yayıncı ve yapımcılara talimat verme gibi bir yetkisi olmadığı unutulmamalıdır. Kurum yasada belirtilen görevleri dışında herhangi bir iş ve işlem yapamaz. Hiç kimse tarafsız bir kamu tüzel kişiliği olan RTÜK'e 'şu program olmamış, bunu kaldırın' şeklinde talimat veremez. Bu kurumların saygınlığını, tarafsızlığını ve güvenilirliğini zedeler. Tabii ki izleyicilerin toplumsal değerlere uygun ailece izlenebilecek özelliklere sahip yayınları talep etme hakkı vardır. RTÜK de izleyicinin haklarını gözetmelidir. Ancak bir de yayıncı sorumluluğu dediğimiz kavram vardır. Yayıncı kuruluşlarımızın da yayıncı olmanın getirdiği sorumluluklara uygun davranmalarını beklemek en doğal hakkımızdır. Bu da yeterli değildir. İzleyicilerin de sorumlulukları vardır. Beğenilmeyen yayınlar varsa ilgili yayın kuruluşunun nezdinde makul tepkiler gösterilmelidir, eleştiriler yapılmalıdır. Özellikle ebeveynler çocuklarını televizyon karşısında başıboş bırakmamalıdır. Kısacası herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir. RTÜK'ün 2011-2015 strateji planında öngördüğü ortak sorumluluk, ortak denetim anlayışı esas alınmalıdır.''
Toplantıya katılan medya temsilcilerine seslenen Arınç, Türkiye'deki televizyon yayınlarından vatandaşların ciddi şikâyetleri bulunduğunu belirtti. Arınç, ''Özellikle giderek artan dizilerde ele alınan marjinal konular, karşı cinsler arasındaki ilişkiler, aile içi ensest ilişkiler, işlenen temalar toplumun tahammül sınırlarını zorlamakta ve ciddi eleştirilere neden olmaktadır'' dedi.
Arınç, dizilerin teknik olarak yüksek kalitede olmalarının, yurtdışında da izlenmelerinin ve ihraç edilmelerinin ülke adına güzel gelişmeler olduğunu, ancak içerikle ilgili şikâyetlerin ciddiye alınması ve ele alınan temaların gözden geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Aksi halde konunun zaman içinde yüksek ihtimalle ciddi bir soruna dönüşebileceğini kaydeden Arınç, gündüz kuşağında yayınlanan bazı kadın programlarını da eleştirdi.
Reklam yapımlarıyla ilgili de zaman zaman önemli tartışmalar yaşandığına dikkat çeken Arınç, halkın sağlığı ile oynayacak şekilde bazı gıda takviyelerinin her türlü hastalığı tedavi edici ilaç gibi sunulması ve yapay gıda maddelerine ilişkin reklamların dikkati çeken sorunlardan olduğunu kaydetti.
Arınç, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın yayınladığı Türkiye'de aile yapısı araştırmasındaki televizyon izleme alışkanlıklarına ilişkin bazı rakamları da aktararak, buna göre Türk halkının yaklaşık yüzde 92'sinin televizyon izlediğini ve TV izleme süresinin de günde ortalama 4-5 saati bulduğunu söyledi. Ankete katılanların önemli bir bölümünün cinsellik içeren yayınlardan rahatsız olduğunu ifade ettiklerini belirten Arınç, anket sonuçlarına göre yayınların şiddete ve çarpık ilişkilere teşvik edebileceğine ve aile değerleri üzerinde etkili olabileceğine inanıldığını kaydetti. Bülent Arınç ayrıca yayınların, toplumun kültürel değerlerini yansıtmadığına ve Türk aile yapısını temsil etmediğine inanıldığının altını çizerek şiddetin sunulmasına sınırlama getirilmesinin basın özgürlüğüne aykırı olmayacağının düşünüldüğü söyledi.
RTÜK üyelerinin Meclis'teki temsil oranına göre siyasi partilerce seçildiğini belirten Arınç, üyelerin 6112 Sayılı Kanunun bütün hükümlerini uygulamaları ve bu konuda kendi aralarında mümkün olduğunca mutabakatla hareket etmeleri gerektiğini kaydetti. Toplumdaki şikâyetlerin yok sayılamayacağının altını çizen Arınç, ''Toplumun eğitim seviyesi düşüktür. Ondan böyle şikâyetler var, siz onlara bakmayın hem şikâyet eder, hem izlerler. Başkalarına kapatırlar ama kendileri fark ettirmeden izlerler'' şeklindeki söylemleri eleştirdi. Arınç, ''Bunların hepsi doğru olabilir. Ama daha büyük bir doğru var. Bu yayınların bu ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi, ailenin ve toplumun değer yargıları zedelenmeden görsel ve işitsel medyanın yoluna devam etmesi gerekir. Bu konuda hepimizin yargı kararlarına dikkat etmek ve uluslararası sözleşmelerde imza altına alınan sorumlulukları yerine getirmek gibi bir görevimiz var'' diye konuştu.
Arınç, RTÜK'ün bakanlığına doğrudan bağlı kurumlar arasında sayılmadığını, ancak önemli bir kurum olduğunu belirterek, vatandaşların kendisine ilettikleri yayınlarla ilgili şikâyetleri göz ardı edemeyeceğini belirtti.
RTÜK'ün yayıncılıkla ilgili başka hizmetlere de aracılık ve öncülük etmesini öneren Arınç, ''Televizyonlarımızın belki bu yayın ilkeleri doğrultusunda hizmet yapabilecek, dizi üretebilecek, belgesel yapabilecek, haber üretebilecek konuma gelmelerini özendirmemiz ve teşvik etmemiz lazım'' dedi.
Arınç, sözlerini ''Bizim amacımız, toplumda herkesin eğlenirken, seyrederken, düşünürken, bilgilenirken bu yayıncılık ilkeleri doğrultusunda iyi, doğru, güzel olduğuna inandığımız güzel bir Türkiye'de yaşayabilmektir. Mümkün olsa da keşke herkes ailede tüm bireylerle birlikte bu televizyon yayınlarını takip etse. Bunu özlemle bekliyoruz. Bu sorumluluğun altında hiçbirimiz kalamayız. Vatandaşlarımızın gözü hepimizin üzerindedir'' şeklinde tamamladı. (24.04.2012, Ankara)
Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu aşağıdaki sosyal medya hesaplarından takip edebilirsiniz.



