İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 15.02.2023 tarih ve 147 sayılı yazısına konu FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 10.02.2023 tarihinde saat 22:00’da yayınlanan "Orta Sayfa" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 10.02.2023 tarihinde saat 22:00’da yayınlanan moderatörlüğünü Doğan Şentürk'ün yaptığı, Nevşin Mengü, Deniz Zeyrek, Murat Yetkin ve Çiğdem Toker’in yorumcu olarak katıldığı, "Orta Sayfa" adlı programda, geçen diyaloglarda; “Ya nedir bu düşmanlık, yani yardımı kimin yaptığı mı, nasıl ulaştığı ve nereye ulaştığı mı önemli yani, bu bu ne böyle?...Çiğdem ya şöyle bir şey, AFAD ya o kadar akıl almaz işlere imza atıyorlar ki ya böyle bir ortamda kışlık mont yardımı gelmiş ya, kutuların üzerinde bira resmi var diye yardımı itiyorlar ya, gönderiyorlar…Evet öyleymiş…Ama o şey oldu onu teyit.org olmadığını söylüyor…Valla bilmiyorum, baya sosyal medyada dolaştı bu…Sosyal medyada dolaştı ya işte onun da belki üzerinde dururuz…Tam doğrulanmadı…Tam doğrulanmadı evet…Valla doğrulanıp doğrulanmadığını bilmiyorum, kafa bu kafa Nevşin, yani yapar mı yaparlar, inanmaz mısın, sana sürpriz olur mu yaparlarsa?...Yani sıkıntı o. Doğru sıkıntı o…Deprem olduğu anda hava aydınlandığında bu kentlerin üstüne bir İHA çıkarılsaydı şehirler fotoğraflansaydı…Aaa yapıldı, kim yaptı biliyor musun, kime yaptırdılar biliyor musun İsrailli şirkete…Bilmiyorum ama...Ben biliyorum söylüyorum size işte.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Medya hizmet sağlayıcılar, haber yayınları ile toplumun haber alma hakkına hizmet ederek önemli bir kamusal görev yerine getirmektedir. Kriz zamanı olarak kabul edeceğimiz, olağanüstü durumlardan olan söz konusu deprem felaketi gerek haber gerekse yorum programlarının konusu olmuştur. Ülkemizi derinden etkileyen depremler kamuoyu tarafından yakından takip edilmekte ve bilgi edinilmeye çalışılmaktadır. Medya hizmet sağlayıcıların imzalayarak uymayı taahhüt ettikleri "Görsel-İşitsel Yayıncılık Etik İlkeleri" 15. maddesinde yer alan; "Savaş, terör amaçlı saldırı, doğal afet ve benzeri olağanüstü durumların ortaya çıkardığı kriz zamanlarında sağduyulu ve sorumlu davranmak; toplumda korku ve infial oluşturabilecek yayınlardan kaçınmak" ilkesi kriz zamanlarında yayıncılara nasıl bir yayıncılık anlayışı sergilemeleri gerektiğini hatırlatmaktadır.
Ayrıca, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin 2007 yılında kabul ettiği "Kriz zamanlarında ifade ve haber alma özgürlüğünün korunması hakkında rehber ilkeler"de hangi durumların kriz olarak nitelendirilebileceği belirtilmiştir. 1'inci maddeye göre kriz terimi savaşlar, terörist saldırılar, doğal ve insanlar tarafından oluşturulan afetler vb. durumlardır. Krizler ciddi geniş kapsamlı bir tehdit, yüksek oranda belirsizlik özellikleri ile normal olaylardan ayrılmaktadır. Başarılı bir kriz yönetimi başarılı bir iletişim sürecine dayanır. Krizle ilgili açıklamaların üst düzey yöneticiler, uzmanlar tarafından yapılması, inandırıcılığı artıracaktır. Kimin açıklama yapılacağına kadar, açıklamanın nasıl yapılacağı, lisanın nasıl kullanılacağı, hangi iletişim aracının kullanılacağı önemlidir. Ayrıca, kriz ve olağanüstü zamanlarda habercilerin daha çabuk ve hızlı haber verme isteği, kimi zaman güçlü bir baskıya dönüşmekte, haberci hızlı haber verme ile doğru haber verme arasında bir ikileme düşmektedir. Dolayısıyla kamuoyunun böylesi durumlarda her türlü malumatı doğru kabul edebileceği düşünülmeden, araştırılmadan, doğruluğu ispatlanmadan yapılacak haber sunumunun kriz zamanlarında olması gereken sağduyu ortamına zarar vermesi kaçınılmazdır.
Yayıncının haberlerle kamuoyunu bilgilendirmek görevini icra ederken, kriz haberciliğinin hassas dengelerini akılda tutması beklenmektedir. 2014 yılında hazırlanan Yayın İlkeleri Rehberi'nde "Doğal afet haberleri gibi yayınlarda izleyicilerde korku, panik, endişe yaratacak ifadeler kullanılmamalı gerilimi artıracak nitelikteki yorumlardan kaçınılmalıdır." ifadesi yer almakta, yayıncı kuruluşların, deprem gibi afet-kriz anlarında ve sonrasında olay yerinde yaşananlara ilişkin haberlerin veriliş tarzı ve dilinde otokontrol yapmalarının gerekliliği vurgulanmaktadır.
Kriz döneminde yapılan habercilikte medya, toplumsal sorumluluk anlamında kritik bir görev üstlenmektedir. Bilgiye duyulan toplumsal ihtiyaç ile ticari çıkarlar güdüsü ile yapılacak yayınlar ayrı ayrı bu çerçevenin parçalarıdır. Savaş, doğal afet, terör saldırılarının ekrana getirildiği yayınlar bir kriz yönetimini gerektirmektedir. Bu dönemde aktarılacak herhangi bir bilginin binlerce hatta milyonlarca kişiye ulaşacağı düşünülerek toplumu bir tedirginlik, korku, panik gibi duyguların içerisine iletebileceği ihtimali göz önünde tutulmalıdır. Bu gibi olağanüstü durumlarda yapılan yayınlarda çok daha hassas ve sağduyulu bir bakış açısına sahip olunması gerekmektedir. Gerek bölgede yaşayan halkın gerekse çalışmalara katılanların moral ve motivasyonlarının yüksek tutulması için yayınlarda azami özen gösterilmesi kamusal yayıncılık gereğidir. Kriz zamanlarında doğru, tarafsız ve sağduyulu haber yayıncılığı elzem görülmektedir.
Diğer yandan olağanüstü durumlarda kişiler yoğun şekilde endişe, korku ve panik yaşayabilmektedirler. Bu durum bir an önce olan bitenden haberdar olma isteğini ortaya çıkarmaktadır. Kriz dönemlerinde haberler içerik ve görüntü olarak daha ilgi çekici hale gelmektedir. Kriz dönem haberciliği bu nedenle olağan dışı bir habercilik profesyonelliğini gerekli kılmaktadır. Bu dönemlerde haberciliğin toplumsal ruh sağlığını bozmayacak, halkta korku ve paniğe yol açmayacak şekilde yapılması ve sağlıklı bilgilerin zamanında ulaştırılması önem kazanmaktadır. Her olağanüstü olay kendine has bir karakteristik yapıya sahiptir. Buna göre içerisinde bulunulan olağanüstü durum, kişisel ve toplumsal bazda sebep olacağı sonuçlar göz önüne alınarak değerlendirilmeli ve hassas davranılmalıdır.
Ayrıca medyanın özellikle demokrasiye katkı bağlamında bir takım görevlerinin varlığından söz edilebilir. Bu bağlamda medyanın temel işlevlerinden biri sağlıklı iletişim ortamını oluşturmaktır. Yöneten-yönetilen ilişkisinde doğru bilgilendirme ve tarafsız habercilikle kurulacak iletişim, özgür tartışma ortamının yaratılmasına, kamuoyunun aydınlatılmasına ve serbestçe oluşumuna katkıda bulunacaktır.
Halihazırda haber ve bilgi alma isteği günümüz insanı için bir ihtiyaç haline gelmiştir. Çevresinde gelişen olayları öğrenebilmek isteği günümüzde yeni bir tüketim formu ortaya çıkarmıştır. Bu tüketim bilgi ve haber tüketimidir. Asıl görevi halkı doğru bir şekilde bilgilendirmek olan medya organları, dezenformasyon, manipüle, yönlendirme vb. konularda hassas yayıncılık anlayışı benimsemelidir. Haber ve manipülasyon günümüz iletişim alanında insanların bilgi alışını sağlıksız bir ortama sürüklemekte ve bu çarpıklık sonucunda toplumların gündemi de çarpıtılmaktadır.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir. Medyanın dördüncü güç rolüne ilişkin klasik değerlendirme, hükûmet hakkında enformasyon toplayan ve tüm yurttaşlara hükûmet hakkında enformasyon dağıtan bağımsız medyanın, bir denge unsuru ve hayati önem taşıyan bir kontrol mekanizması olarak hizmet ettiği yönündedir. Dolayısıyla kamuoyunun böylesi durumlarda her türlü malumatı doğru kabul edebileceği düşünülmeden, araştırılmadan, doğruluğu ispatlanmadan yapılacak haber sunumunun kriz zamanlarında olması gereken sağduyu ortamına zarar vermesi kaçınılmazdır.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Haber aktarımında doğruluk ve gerçeklik haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi bilhassa kriz durumlarında hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren böylesine hassas haber ya da yorumların meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir.
Gazetecilerin ilgili konu ile alakalı, programlarında ve bültenlerde çeşitli yorumlarda bulunması olası ve gerekli bir durumdur. Ancak haberciliğin temel gereğinin kamuoyunda kafa karışıklığı ve hedef gösterme değil aksine olgu ve olaylara netlik kazandırabilmek olduğu unutulmamalıdır. Haberi veren de elde ettiği bilgileri doğrulatmak için çaba göstermelidir. Bu nedenle haber verme hakkının dışında kalan durum, haber verenin hiçbir araştırma yapmaksızın, salt duyuma veya tahmine dayalı olarak haber yapmasıdır. Basın mensubunun haberin gerçekliğini araştırmadaki özenin ölçüsü her olay bakımından farklılık gösterebilecektir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.01.2003 tarihli 4-56 E. ve 44 K. sayılı bir kararında da belirtildiği üzere yapılan haber üçüncü kişilere ağır zararlar verebilecek nitelikteyse, doğruluğun denetlenmesi görevi, daha katı ölçütlere bağlanmalıdır.
Günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Medya mensuplarının siyasi kişi, kurum ve kuruluşları eleştirmesi; onların söz ve eylemleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi tabii bir durumdur. Ancak bu hakları kullanırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Bilgilerin yaşanan kriz ortamında kesinleştirilebilmesi, yüksek özveri ve profesyonel becerinin yanında doğru haber kaynaklarının kullanımı ile mümkün olacaktır.
Toplumsal bir kurum olarak medyanın halkın yönlendirilmesi açısından işlevi tartışılmaz bir konuma gelmiştir. Medya gündelik hayatta edindiğimiz izlenimlerimizden çok daha etkili bir biçimde algımızı şekillendirir. Sahip olduğumuz birçok fikir ya da ön yargı kişisel deneyimlerimizden ziyade görsel ya da yazılı medyadan edindiğimiz bilgiler çerçevesinde oluşmaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; program sunucusu tarafından; "Çiğdem ya şöyle bir şey, AFAD ya o kadar akıl almaz işlere imza atıyorlar ki ya böyle bir ortamda kışlık mont yardımı gelmiş ya, kutuların üzerinde bira resmi var diye yardımı itiyorlar ya, gönderiyorlar" şeklinde ifadelerle, alkollü içecek firmalarının AFAD'a polar ve mont yardımı yaptığı ancak AFAD'ın yardıma konu polar ve montlarda alkollü içeceklere ait logoların bulunması nedeniyle reddettiğinin belirtildiği, oysa ki Anadolu Ajansı Teyit Hattı internet sitesinde yayımladığı haberde, konuya ilişkin AFAD yetkilisine ulaşıldığının ve ulaşılan AFAD yetkilisinin söz konusu iddianın doğru olmadığının ve konuyla ilgili resmi bir açıklama yapılacağının aktarıldığı, bununla birlikte, program yorumcuları tarafından; "Deprem olduğu anda hava aydınlandığında bu kentlerin üstüne bir İHA çıkarılsaydı şehirler fotoğraflansaydı./ Aaa yapıldı, kim yaptı biliyor musun, kime yaptırdılar biliyor musun İsrailli şirkete./ Bilmiyorum ama.../ Ben biliyorum söylüyorum size işte" şeklinde ifadelerle, deprem sonrası yürütülen çalışmalarda Türkiye'ye ait insansız hava araçlarının (İHA) kullanılmadığı, İHA'ların yerine İsrailli bir şirket tarafından çalışmaların yapıldığının ifade edildiği; Anadolu Ajansı Teyit Hattı internet sitesinde söz konusu ifadelerin gerçeği yansıtmadığı, hem Bayraktar'a ait hem de TUSAŞ'a ait İHA'ların deprem bölgelerinde çalışmalara katıldığı ve İsrail ya da başka bir ülkeden haritalama hizmeti alınmadığı aktarılmıştır.
Sonuç olarak söz konusu yayında, yapılan değerlendirmeler deprem ve depreme dayalı olgular olsa da zikredilen ifadelerin deprem konusunda toplumu bilgilendirme, tarafsız görüş beyan etme, objektif bakış açısıyla olguları yorumlama vb. durumlarının dışında olduğu, bu durumun toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olduğu, diğer taraftan ortaya konulan kişisel görüşlerle, kamuoyunda kanaat oluşturarak, tüm ülkeyi derinden sarsan bir afet üzerinden toplumu yanlış yönlendirebilecek ve farklı değerlendirmelere sebebiyet verecek nitelikte yayın yapıldığı kanaatiyle, mezkur yayında yer alan bu ifadelerde kullanılan üslubun tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ocak 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 104.079.326,34 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 3.122.380,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 22.02.2023 tarih ve 2023/08 sayılı toplantısında alınan 05 No’lu karara karşı oy yazısı.
Okan KONURALP Şerhidir.
Üst Kurul’un 22.02.2023 tarih ve 08 sayılı toplantısında alınan 5 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.