İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 05.07.2023 tarih ve 461 sayılı yazısına konu Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 20.06.2023 tarihinde saat 20:00’da yayınladığı “4 Soru 4 Yanıt” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntılarıyla belirtildiği üzere, Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 20.06.2023 tarihinde saat 20:00’da yayınlanan, sunuculuğunu Evren Özalkuş ve Merdan Yanardağ’ın yaptığı “4 Soru 4 Yanıt” adlı programda, Merdan Yanardağ tarafından; “Şimdi İmralı'ya baktığımız zaman yani 70 yaşını geçmiş bir Abdullah ÖCALAN ve kabul etmek gerekir ki çok uzun süredir yani 25 yıldır hapiste, kesintisiz hapiste ve tecritte olan bir kişiden söz ediyoruz. Türkiye'de en uzun süre yatan siyasi mahkumdur. En uzun süre yatan. Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor, ev hapsi vesaire. Çünkü demokrasiler tutukluların ve hükümlerin de haklarının olduğu rejimlerdir. Abdullah ÖCALAN'a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur, kaldırılması lazım. Biz görmüyoruz, duymuyoruz, tartışamıyoruz. O izliyor mu izlemiyor mu bilmiyoruz ama orada elinde rehin olarak tutmuşsun adamla pazarlık yapıyorsun. Onun üzerine tehdit savuruyorsun. Ne pazarlık yapıldı ne teklif edildi bunun karşılığında ne alındı ne verildi bunu bilen kimse yok. Ailesiyle bile görüşemiyor, avukatlarıyla görüşemiyor. Böyle bir infaz düzeni olabilir mi ya? Türkiye'de yasa gereği, infaz yasası gereği her tutuklu ya da hükümlü haftada bir gün telefon görüşmesi hakkına sahiptir. O telefon dinlenir, önemli değildir. Ben konuştum. Ben annemle konuştum, ben yakınlarımda konuştum hapishanede. Ben biliyorum bu hakların olduğunu. Mektuplaşma hakkı vardır, avukatları ile görüşme hakkı vardır, yakınlarıyla görüşme hakkı vardır. Üç kişiyi seçersiniz onlarla serbest ve açık görüşme yapma hakkınız vardır ve seçim sadece size aittir. Bunu mahkûm seçer. Üç kişinin adını verir ve bunları arada bir değiştirebilir. Şimdi bunların hiçbirini uygulamıyorsunuz Abdullah ÖCALAN için”, “Abdullah ÖCALAN hafife alınacak birisi değil. Çok okuyan, neredeyse ceza evinde filozof olmuş, - çünkü okumaktan başka bir şey yapmıyor- siyaseti doğru okuyan, doğru gören, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir." şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Anayasa'nın 26. maddesindeki “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve Devlet'in ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmü ile düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde; basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
AİHM'nin Lingens Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Bu, toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi, siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Buna karşın, AİHM'nin Times Newspapers Limited No 1-2 Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10. maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır.
Demokratik rejimlerde basın ve medya, ifade özgürlüğünün geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi, çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Aynı zamanda yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını şart koşar. Bu dikkatli dil ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda, yayınlarda toplumu kin ve düşmanlığa tahrik eden veya toplumda nefret duyguları oluşturan ifadelere yer verilmemelidir.
Her ne kadar medya, görüş ve eleştirilerin ifade edilebildiği mecra olarak görev yapsa da bu görev yerine getirilirken bazı değerlerin ve hassasiyetlerin gözetilmesi gerekmektedir. Medya, topluma sürekli bir “anlam sistemi” sunmakta olağan ve doğal olan ile olağan dışı ve doğal olmayanın neler olduğunu göstermekte, kısacası, normalin ne olduğunun başlıca belirleyicisi olmaktadır. Bu yüzden medya aracılığıyla yapılan çağrışımlara, anlamlandırmalara dikkat edilmesi gerekmektedir, aksi takdirde bu durum kamuoyunda farklı bir reaksiyona neden olabilir. Buradan hareketle medyanın günlük yaşamda önemli bir rol oynayan bir simülasyon makinesi olduğu dile getirilmektedir. Medya izleyicisinin deneyimini aktif süreçten geçirme veya anlam üretme bağlamında ele almaktadır. Medyada üretilen içeriğe anlam yüklemede, izler kitlenin yapacağı katkıların da göz önünde bulundurulması ve gerekli hassasiyetlerin taşınması sorumlu yayıncılık açısından önemlidir.
Kamusal alan içerisinde muhtelif ideolojiler tarafından üretilen söylemler, belirli bir karşıtlık içerisinde iktidar mücadelesi eder. Demokratik bir toplumda farklı dini, ulusal, etnik vs. kimliklere haiz muhtelif gruplar arasındaki fikir ve inanç farklılığının korunması hem kamusal alanı oluşturan kurumlar hem de bireyler açısından temel bir gerekliliktir. Fikir ve ifade özgürlüğü hakkının belirlenmiş çerçevesi içerisinde, başkalarının şöhret ve haklarına saldırmadan gerçekliğin farklı inşalarının kamuoyuyla paylaşılması demokratik toplum doğasının gereğidir. Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür.
Medya organlarının günümüzde toplum üzerinde oldukça etkili olup kamuoyu oluşumunda pay sahibi haline gelmesi, medya hizmet sağlayıcıların dikkat etmesi gereken sorumlu yayıncılık anlayışı ve öz denetim ilkesini de beraberinde getirmiştir. Medyanın gücü ne kadar artarsa medya mensuplarının sorumluluğu da o ölçüde artmaktadır. Muhakkak ki medya mensuplarının kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, yorum programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır.
Terör örgütlerinin yapısal temelde; insan kaynağı, lojistik vb. ortak özellikleri bulunsa da her terör örgütünün kendisine özgün kriterleri bulunmaktadır. PKK terör örgütünün de yapısal özellikleri incelendiğinde, PKK'nın düşünsel yapısındaki dönemsel değişimler ve hiyerarşik örgütsel yapıda lidere koşulsuz bağlılığın ve itaat kültürünün inşa edilmiş olması şeklinde iki karakteristik özellik ile kendine özgü bir örgütlenme modeli teşkil ettiği görülmektedir. Bu noktada Abdullah ÖCALAN'ın, PKK terör örgütünün yapısal özellikleri ve işleyişinde önemli bir etkinliği olduğu görülmektedir. PKK terör örgütünün kuruluş ve devamlılığında, Abdullah ÖCALAN'ın lider özellikleri, özellikle kült yapılanmaların lider özellikleri ile benzerlikler göstermektedir. PKK terör örgütü; sosyolojik olarak kişi kültüne dayalı, sorumluluğu bulunmayan ve keyfi tek kişinin mutlak yönetim sistemi şeklinde yer aldığı, Abdullah ÖCALAN'ın varlığı ile özdeşleşmiş bir yapı kimliği göstermektedir.
Abdullah ÖCALAN bağımsız Türk mahkemeleri tarafından PKK terör örgütünün sebep olduğu 30.000 ölümden sorumlu tutularak yargılanmış, 29 Haziran 1999'da TCK 125. madde doğrultusunda ölüm cezasına çarptırılmış ve hayatı boyunca kamu görevinden men edilmiştir. ÖCALAN'ın idam cezası Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 25 Kasım 1999'da onanmıştır. Ağustos 2002'de Türkiye'de ölüm cezası kaldırıldığı için aynı yıl Ekim ayında DGM, ÖCALAN'ın ölüm cezasını müebbet hapse çevirmiştir. Yukarıda yer alan deşifre metninden anlaşılacağı üzere Merdan YANARDAĞ'ın bağımsız Türk mahkemeleri tarafından terör suçuyla yargılanarak suçu sabit görülmüş bir hükümlü için "Türkiye'de en uzun süre yatan siyasi mahkumdur." şeklindeki sözleriyle ÖCALAN'ın siyasi mahkum olduğunu iddia etmesi, düşünce özgürlüğü ve medyanın bağımsızlığı kapsamında değerlendirilemeyecek türdedir. Ayrıca bağımsız Türk mahkemeleri tarafından yargılanan ÖCALAN, suçu sabit görülerek idam cezası almış ancak Türkiye'de ölüm cezası kaldırıldığı için cezası müebbet hapse çevrilmiştir. TCK Madde 48'e göre "Müebbet hapis cezası, hükümlünün hayatı boyunca devam eder." Türk mahkemeleri tarafından suçu sabit görülerek ömür boyu hapse mahkum edilmiş bir suçlu için Merdan YANARDAĞ, "Normal infaz yasaları geçerli olsa aslında serbest bırakılması gerekiyor." sözleriyle bağımsız Türk mahkemelerini hiçe sayarak bir hükümlünün serbest bırakılması gerektiğini savunmuştur. Bu sözleriyle Merdan YANARDAĞ, bağımsız Türk mahkemelerine karşı toplumu kin ve düşmanlığa tahrik etmekte ve terör suçunu siyasi suç şeklinde ifade ederek halkı yanıltmaktadır.
Diğer taraftan Merdan YANARDAĞ'ın Türk hukuk sistemince yargılanan ÖCALAN hakkında "...elinde rehin olarak tutmuşsun..." sözleri devletin yargı organlarını alenen aşağılayan ve yapılan işlemi hukuka aykırı olarak niteleyen sözlerdir. Nitekim yargı yetkisi, Anayasa'nın 9'uncu maddesinde belirtildiği üzere Türk milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılmaktadır. Yine Anayasa'nın 138'inci maddesi "Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." hükmünü haizdir. Söz konusu maddeyle yargı yetkisini kullanan mahkemelerin, hâkimlerin ve savcıların bağımsızlığı güvence altına alınmaktadır. Ülkemizde yargılamalar, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından adil yargılanma hakkı gözetilerek yapılmaktadır. Nitekim Abdullah ÖCALAN hakkında, Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından, kurduğu silahlı örgüt PKK'yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görülerek karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin E. 1999/1296, K. 1999/3623 sayılı kararıyla oy birliğiyle onanmıştır. Bu bilgiler ışığında, Abdullah ÖCALAN hakkında, Merdan YANARDAĞ tarafından dile getirilen "O izliyor mu izlemiyor mu bilmiyoruz ama orada elinde rehin olarak tutmuşsun adamla pazarlık yapıyorsun." şeklindeki ifadeler bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından verilen mahkeme kararını ve hukukun üstünlüğünü göz ardı eder niteliktedir.
Hukuki güvenlik ilkesi, genel olarak hukuk devleti ilkesinin bir gereği veya bir alt ilkesi olarak ifade edilmektedir. Hukuki güvenlik, hukuk devleti olmayı hak eden bir hukuk sisteminin bireyler için güvenilir sonuçlar yaratacak şekilde planlanması ve işletilmesi olarak da tanımlanmaktadır. Anayasa Mahkemesi de kararlarında hukuki güvenlik ilkesini hukuk devleti ilkesinin ön koşulu olarak ifade etmiştir. Buradan hareketle Öcalan hakkında Türk yargısının vermiş olduğu kararın güvenirliği noktasında söz konusu ilke dayanak oluşturmaktadır. Fakat Merdan YANARDAĞ'ın sözleri Türk yargı sistemini eleştirmekte ve aldığı kararları dayanaksız olarak nitelemektedir.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, program sunucusu Merdan Yanardağ tarafından; “...Türkiye'de en uzun süre yatan siyasi mahkumdur...aslında serbest bırakılması gerekiyor....Abdullah ÖCALAN'a uygulanan tecridin hukukta hiçbir yeri yoktur, kaldırılması lazım...elinde rehin olarak tutmuşsun adamla pazarlık yapıyorsun....Abdullah ÖCALAN hafife alınacak birisi değil...Çok okuyan, neredeyse ceza evinde filozof olmuş… çünkü okumaktan başka bir şey yapmıyor…siyaseti doğru okuyan, doğru gören, doğru çözümleyen son derece zeki birisidir." şeklinde sarf edilen ifadelerin kamusal sorumluluk anlayışıyla bağdaşmadığı, çoğu Avrupa ülkesinin; ABD, Kanada ve Avustralya gibi birçok farklı ülkenin terör örgütü listesinde yer alan; 2004 yılında Avrupa Birliği tarafından da terör örgütü olarak tanınan; NATO'nun çeşitli belge ve açıklamalarında terör örgütü olarak atıfta bulunduğu, kurulduğu 1978 yılından bugüne kadar binlerce kişinin ölümüne yol açmış ve Anayasa'nın değiştirilemez maddelerinden biri olan 3. Maddesi'nde yer alan "Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Milli marşı "İstiklal Marşı"dır. Başkenti Ankara'dır." ifadesine aykırı olarak Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda sözde öz yönetim kurmayı amaçlayan bir terör örgütünün halk tarafından “terörist başı” olarak adlandırılan kurucu liderine mağdur imajı oluşturulmaya çalışıldığı, bununla birlikte, bağımsız ve tarafsız mahkemeler tarafından verilen mahkeme kararının ve hukukun üstünlüğünün yok sayılarak Türk yargı sistemimizin aldığı kararların dayanaksız olarak nitelendirildiği görülmüştür. Dolayısıyla mezkur yayında yer verilen söz konusu ifadelerin terör suçundan hüküm giymiş ve ömür boyu hapse mahkum edilmiş bir terörist elebaşını överek, mağdur ve masum gösterilerek terör örgütünün propagandasının yapıldığı, toplumun bir kesimi tarafından tahrik unsuru olarak değerlendirilebilecek ve toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edebilecek ve toplumun bir kesimine karşı nefret duyguları oluşturabilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında,
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.",
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan; "Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz." hükümlerinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Kuruluş hakkında, evvelce Üst Kurul’un 22.02.2023 tarih ve 2023/08 sayılı toplantısında alınan 4 No’lu kararıyla kuruluşun 06.02.2023 tarihli yayınında 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlali nedeniyle idari para cezası ile beş kez program durdurma müeyyidesinin uygulanmasına karar verildiği, anılan kararın kuruluşça 06.03.2023 tarihinde tebellüğ edildiği, Üst Kurul Kayıtlarından anlaşılmış olmakla; kuruluşun 20.06.2023 tarihinde saat 20:00’da yayınladığı “4 Soru 4 Yanıt” adlı programda, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde tekraren ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uyarınca anılan yayın kuruluşu hakkında ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti ve kuruluşa ait müeyyide sicili göz önünde bulundurularak, 7 gün süre ile yayınının durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
1) ABC RADYO TELEVİZYON VE DİJİTAL YAYINCILIK A.Ş. unvanlı ve “Tele 1” logolu kuruluş hakkında;
a) 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz. " ilkesinin bir yıl içinde tekraren ihlali nedeniyle; kuruluşun 20.06.2023 tarihinde saat 20:00’da yayınladığı “4 Soru 4 Yanıt” adlı programda, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir yıl içinde tekraren ihlali nedeniyle; 6112 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinin 5’inci fıkrasında yer alan "8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir." hükmü uyarınca, yayının YEDİ (7) GÜN SÜREYLE DURDURULMASINA,
b) Geçici yayın durdurma kararının uygulanmasında; medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, Üst Kurul Kararının tebliğini müteakip saat 00:00’dan başlayarak logosunun yer aldığı ekranda; “Yayınımız, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 06.07.2023 tarih ve 2023/26 sayılı toplantısında alınan 7 no’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 20.06.2023 tarihinde saat 20:00’da yayınladığı “4 Soru 4 Yanıt” adlı programda, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan, ‘Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.’ ilkesinin bir yıl içinde tekraren ihlali gerekçesiyle 7 gün süre ile durdurulmuştur.” metnine yayın durdurma süresince okunur şekilde yer vermesine,
c) 6112 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin …. ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir…Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca yayın lisansının iptaline karar verileceği,
d) Ayrıca yayınlarına devam etmesi halinde, 6112 sayılı Kanun'un 33’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… yayınları Üst Kurul tarafından geçici olarak durdurulmasına … rağmen yayın yapan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürü, bir yıldan iki yıla kadar hapis ve bin günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Tüzel kişiler hakkında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 60 ıncı maddesindeki güvenlik tedbirleri uygulanır. İzinsiz olarak faaliyetine devam eden yayın cihaz ve tesisleri Üst Kurulca mühürlenerek kapatılır.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği, hususlarının kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
2) ABC RADYO TELEVİZYON VE DİJİTAL YAYINCILIK A.Ş. unvanlı ve “Tele 1” logolu kuruluş hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan; "Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle; 6112 sayılı Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %5 oranında idari para cezası uygulanmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %5 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Mayıs 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 1.121.411,11 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2023 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 85.738,00 (seksenbeşbinyediyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir. … ” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 06.07.2023 tarih ve 2023/26 sayılı toplantısında alınan 7 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.