İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.12.2023 tarih ve 615 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 24.11.2023 tarihinde saat 21:54’te yayınlanan "Halk Meydanı" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere; h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, 24.11.2023 tarihinde saat 21:54’te canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu İrfan Değirmenci, Zehra Çelenk'in yaptığı "Halk Meydanı" adlı programda, geçen diyaloglarda; “8 Mart feminist gece yürüyüşlerinde ve 25 Kasım’da da çok cılız da olsa peki trans kadınların aramızda ne işi var canım sesleri de yükseliyor. Oysaki kadınlar her yerde trans kadınlar kadın ve her yerde ve bu ülkede nefret suçlarının kurbanı oluyorlar…Ben özellikle burada olmanı çok anlamlı buluyorum bu gece ve yarın eylemlerde sokaklarda 25 Kasım’da 8 Mart‘larda orada, hayatın her alanında, siyasette var olmanı, var olmanızı çok anlamlı buluyorum geldiğin için de teşekkür ediyorum ve seninle başlamak istiyorum…Çünkü öyle bir zamandan geçiyoruz ki bu LGBT+ ile ilgili yapılan nefret söylemleri öyle bir korku sarmış ki şu anda beni ekranda gören özellikle Z kuşağında olan LGBT+ çocuklar şu an çok seviniyorlardır ve kendilerini yalnız hissetmiyorlardır buna eminim. Bu anlamda çok değerli buluyorum…Yani şöyle aslında modası hiç geçmeyen heteroseksizimdir. Sürekli moda olan heteroseksüellerdir. Eğer propaganda diyorsanız heteroseksüelliğin propagandası sürekli yapılıyor. Mesela şöyle bir örnek vereyim 16 yaşında bir kız çocuğuna daha belki de kendini tanımamış bedenini tanımamış cinsel yönelimi nedir sorulmadan 30-40 yaşında bir adama vererek ve bu da yetmiyor gibi davul zurna altınlar takılarak yedi düvele duyurularak yapılan düğünlere ne diyeceğiz. Hangisi propaganda ben yaşamak istiyorum benim var olma şeklime propaganda deniliyor bu da çok meşru. Aslında herkesi heteroseksüel varsayıyorlar. Ve mesela hiç kimsenin aklına geliyor mu bakkalımız eşcinsel olabilir. Manavınız eşcinsel olabilir. Kasabınız eşcinsel olabilir bindiğiniz otobüsün şoförü eşcinsel olabilir…Şimdi bizi ebeveynler izliyor özellikle bunu söylemek istiyorum çocuklarının cinsel yönelimini fark eden ya da cinsiyet yönelimini fark eden aileler lütfen lütfen yalvarıyorum çocuklarını tüccar gibi davranan ticaret yapan psikologlara götürmesinler. Hastalık değil bu kesinlikle iyileşmeyecek o çocuk en sonunda ya intihar edecek ya da başına alıp evden gidecek. Son olarak şunu söylüyorum. Şimdi biz ailelerimizden koptuğumuz için kendi aramızda aile oluşuyor.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Çocuk ve gençlerin cinsel gelişimleri açısından bazı kaygıları bulunmaktadır. Bedenlerinin bazı fiziksel özelliklerinin normal olup olmadığı ve cinsel bakımdan yeterli gelişmeye ulaşıp ulaşmadığı çocuk ve gençler üzerinde kaygı alanları oluşturmaktadır. Bu nedenle çocuk ve gençlerin doğru şekilde cinsel eğitim almaları gerekmektedir. Genel anlamda cinsel eğitim çocukların ve ergenin bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişimlerini takip etmek, kız ve erkek rollerini kabul etmesine, kendi cinsinin özellikleri ve karşı cinsin özellikleri ile bir bütün içinde yaşamasına yardımcı olmak amacıyla verilen bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıdır. Ailenin cinsel eğitim konusunda gösterdiği duyarlılığın çocukların cinsel gelişiminde olumlu etkileri bulunmaktadır. Gerek anne, gerek baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların ve ergenlerin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir.
Çocuklar ve gençler açısından en riskli durum, sağlıklı bilgiye ulaşmanın zor olmasıdır. Kız veya erkek çocukların kendisindeki cinsel kaygıları kimseyle paylaşmaması, sorunun çözülemeyeceği ile ilgili dönütler alması önemli sorunlara yol açabilir. Çocuğun her aşamada cinsel gelişimiyle ilgili sorular sorması gelişiminin doğal bir parçasıdır; ancak bu aşamada sorularına uygun ve yeterli yanıt alamaması durumunda ikincil kaynaklardan bilgi almaya çalışır. Bu ikincil kaynaklardan biri de medyadır. Medya, benimsediği programlarla çocukların cinsel gelişimini etkilemektedir. Çocuklar medya aracılığı ile yanlış bilgi alabilmekte gelişim düzeylerinin çok üzerinde cinsel bilgilerle karşılaşabilmektedir.
Medya araçları aracılığıyla verilen birtakım mesajlar çocuklarda kalıplaşmış yargıların oluşmasına neden olabilmekte, onların gelişim alanlarına zarar verebilmektedir. Sağlık sorunları, cinsel gelişimde sorunlar ve davranış sorunları bunlardan bazılarıdır. Çocukların veya gençlerin internet veya medyadan yanlış bilgilere sahip olması hayal kırıklıklarına ve bocalamaya yol açmaktadır. Medyanın etkileri üzerine diğer bir teori ise medyanın gizli kalmış ve uyarılmamış davranışları uyararak açığa çıkarabileceğini savunmaktadır. Özellikle kendilerini kanıtlama çabası içinde olan ergenler medya aracılığıyla verilen bu tür bilgilerden daha fazla etkilenebilmektedirler. Nitekim medyadaki cinsel içerik her yaş grubunu etkilese de ergenler özellikle savunmasızdır. Ergenler cinsiyet rollerinin, cinsel tutumlarının ve cinsel davranışlarının şekillendiği bir gelişim döneminde medyadaki cinsel içeriklere maruz kalabilmektedir.Bu grubun özellikle risk altında olduğu düşünülmektedir. Çünkü medyadan gelen mesajları eleştirel bir şekilde analiz etmelerine ve gelecekteki olası sonuçlara göre kararlar almalarına olanak tanıyan bilişsel beceriler tam olarak gelişmemiştir. Dolayısıyla deşifre metinlerinin gençlere verdiği mesaj ve araştırmaların sonuçları birbirleriyle örtüşmemektedir. Bu bağlamda cinsel tercihin bir araç haline getirildiği, "medyanın sorumlu değil, ayna" olduğu ile ilgili hatalı bir tez öne çıkmaktadır. Bazı medya kuruluşlarınca bu hatalı sav ile eşcinsellik küresel ve ulusal düzeyde normalleştirilmek istenmekte küresel anlamda insanlara dayatılmaktadır. Bu durum ise yeni yetişen kuşakta topluma ve aileye aidiyet mefhumunun yok olmasına; nihayetinde toplumda yozlaşmaya ve bozunuma neden olmaktadır. Aile kurumunun ulusal çapta zarar görmesi ise toplumun işlevsizleşmesine, değerler ve ahlaki aktarımın sağlıklı bir şekilde nesillere aktarılamamasına neden olmaktadır.
Toplumsal yaşamın ana unsurlarından olan aile, ana-baba-çocuklar ve tarafların kan akrabalarından meydana gelmiş ekonomik ve toplumsal bir birliktir. Toplumsal kurumlar içinde aile, yaşamsal niteliği gereği birinci sırada yer almaktadır. Çünkü ailenin görevlerinden biri insan türünü üretmek ve devam ettirmektir.
Aile toplumun neslin devamını meşru yoldan karşılayan biyolojik özelliği olan bir kurumdur. Diğer ifade ile aile toplumun işlevsel bir ögesi olarak insanın üremesi ve çoğalmasına yani biyolojik işlevin yerine getirilmesine nikâh sözleşmesi ile sosyal ve yasal açıdan meşru bir zemin hazırlamaktadır. Meşruluk, bireylerin içinde yaşadıkları toplumun yasa, din, ahlak, değer ve normlarıyla uyumlu bir yaşam sürdürmesiyle sağlanır.
Aile kurumu içinde bulunduğu toplumun belirli bir düzen ve gelişmişlik düzeyini kazanabilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü toplumun en küçük birlikteliklerini oluşturan aile kurumunun bozulması halinde toplum hayatı da olumsuz etkilenecektir. Modern dönemde aile kurumunda meydana gelen olumsuz gelişmeler bunun en bariz göstergesidir. Aile kurumunda köklü değişiklikler meydana gelmiş buna bağlı olarak da toplum içerisinde birtakım bozulmalar ve çözülmeler görülmüştür. Bu kapsamda ele alındığında toplumun refah ve huzurunun sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesinde oldukça önemli bir yer tutan aile kurumunu "toplumun temel çekirdeği" olarak nitelendirmek oldukça yerinde olacaktır. Aile bireyin sevildiği sayıldığı, beğenildiği, güvenliğinin sağlandığı yerdir. Çocuk yetiştirmenin yolu önce ona güven ortamı tesis etmekten geçer. Aile çocuk yapma, sevgi, koruma, büyütme, yetiştirme, ahlaki eğitim, toplumsallaştırma, kişisel gelişim gibi işlevlerini özenle sürdürmektedir. Kısaca, ailenin neslin korunması ve devamını sağlama gibi temel niteliklerini hiçbir dönemde ve toplumda kaybetmediği, bugün de artan bir önemle bu işlevlerini devam ettirdiği görülmektedir. Ailenin oluşumu ve çevresiyle ilişkisini inceleyen Fonksiyonalist Kuram ailenin toplumdaki parçalar arasında karşılıklı bir bağımlılık ve etkileşim olduğunu öngörmekte, parçalardaki değişikliğin bütündeki değişikliğe yol açtığını iddia etmektedir. Kuram her alt sistem ve parçanın kendi fonksiyonunu yerine getirirken bütünün varlık, bütünlük, işleyiş ve devamına hizmet ettiğine inanılan bir nitelik taşıdığı temeline dayanmaktadır. Özetle toplum ya da toplumsal yapı bir sistem ve fonksiyonlarına dayanır bu fonksiyonlardaki bozunum toplumsal bütünleşmenin esasını oluşturan kültürün bozumuna neden olmaktadır. Kültür ise bir toplumun yaşam biçimi maddi ve manevi değerlerinin bütünü, hayat deneyimlerin birikimidir. Kültürü, her kuşak bir önceki kuşağın baktığı yerden devralır. İnsan kendine özgü bilgi, deneyim ve dili ile yani konuşma ve yazma becerisiyle kültür birikimini yeni nesle aktarır. Böylece kültür aktarımının en önemli araçları, bilgi, deneyim, medya ve dil olmaktadır.
Çocukluk, erinlik, ergenlik dönemlerinin gelişim özellikleri göz önünde bulundurularak yapılan programların kültüre, aileye yabancılaşmaya neden olmaması çocukları "bilinçlendirme" amacıyla yapılan programların ana eksenden kaymaması gerekmektedir. Öyle ki çocukların cinsel gelişimleriyle ilgili temel kaynağın medya olmadığının hatırlatılması gerekmektedir.
Yukarıda yer verieln açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda, “Mesela şöyle bir örnek vereyim 16 yaşında bir kız çocuğuna daha belki de kendini tanımamış bedenini tanımamış cinsel yönelimi nedir sorulmadan 30-40 yaşında bir adama vererek ve bu da yetmiyor gibi davul zurna altınlar takılarak yedi düvele duyurularak yapılan düğünlere ne diyeceğiz?....şu anda beni ekranda gören özellikle Z kuşağında olan LGBT+ çocuklar şu an çok seviniyorlardır ve kendilerini yalnız hissetmiyorlardır buna eminim. Bu anlamda çok değerli buluyorum.” şeklinde, sosyal kimlik oluşturmaya çalışan, dışarıdan gelecek etkilere karşı daha savunmasız olan çocuk ve gençlere yönelik olarak sarf edilen ifadelerle, psikoseksüel gelişimleri ile ilgili sorun yaşayan çocuklara ve ailelere sorunları için dayanaksız bir biçimde profesyonel yardımın faydası olmayacağı, ailelerin kaderlerine razı olmalarını aksi takdirde çocuğun intihar edeceği ya da evden kaçacağı belirtilmektedir. Çocuk yaşta gerçekleştirilen sözde evliliklerden bahsedilirken yanlış bir nedensellik bağı kurulmakta olup; bu çocukların cinsel tercihlerinin ne olduğunun bilinmesinin bu sorununun çözümüne katkı sağlayamayacağı açıktır. Diğer taraftan direkt Z kuşağına yönelik olan söz konusu ifadelerle şu an 10-26 yaşlarındaki çocuk ve gençlerin bir kısmının direkt olarak LGBT+ kabul edilmekte ve psiko-seksüel gelişimleri için birincil kaynak olarak görülmemeleri ile ilgili herhangi bir uyarı yapmamalarına ek olarak kendilerini manevi rehber olarak gösteren yorumcunun, çocukların kaygı ve karmaşa yaşayabilecekleri bir konuda tek bir yöne doğru hareket etmelerini teşvik ettiği görüldüğünden bir oluşumun ilgili program vasıtası ile gençleri etkilemeye, onların gelişimleri ile ilgili uygunsuz mesajlar vermeye çalıştığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla mezkur yayınında, program sunucusu ve katılımcıların çocuklar ve gençler üzerine inşa etmeye çalıştıkları düşüncelerinin sorumlu yayıncılıkla bağdaşmadığı gibi toplumun milli ve manevi değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenlerle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.” ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 16.521.206,17 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 495.636,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir...” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞÇI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 28.12.2023 tarih, 2023/51 sayılı toplantısında alınan 42 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.
Üst Kurulun 28.12.2023 tarih, 2023/51 sayılı toplantısında alınan 42 No’lu karara karşı oy yazısı.
Necdet İPEKYÜZ Şerhidir.