İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.12.2024 tarih ve 121 sayılı yazısına konu h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 17.12.2024 tarihinde saat 20:00’de yayınlanan "Kayda Geçsin" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, h halk logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 17.12.2024 tarihinde saat 20:00’de canlı olarak yayınlanan sunuculuğunu Şule Aydın’ın yaptığı her hafta dünyadaki gelişmeler ve iç politikaya dair güncel meselelerin konuklar ile birlikte yorumlandığı "Kayda Geçsin" adlı programda, geçen diyaloglarda; “Şu bir görüntü var ya arkadaşlar, küçük saray. Her yerde bir saray aşkı var. Burası da yavru bir saray. Arkadaşlar göreceksiniz evi de; barbekü kamelyası 27 metrekare. Yani bir yavru sarayda olabilecek her şey planlanmış bir gösterelim arkadaşlar. Barbekü kamelyasına kadar da düşünülmüş. Bu kimin evi? Bu Osman Gökçek'in evi. Bu Osman Gökçek'in İncek'te yaptırmış olduğu ev. Daha bitmemiş ama biteceğini söylüyor ki kendisiyle konuştum. Ankaralıyı neden bu ev ilgilendiriyor? Aslında çünkü oradaki ilişki ağı Ankaralıyı ilgilendiriyor. Zaten önemli olan da bunun arka planı. Neden derseniz bugün CHP Milletvekili Veli Ağbaba TBMM'de yapmış olduğu konuşmada Osman Gökçek'in evini yapay zekayla bitmiş halini gösterip fotoğraflar paylaştı. O fotoğraflar gerçekten bitmiş hali mi diye merak ettim ben. Onlar yapay zekayla yapılmış. Bitse nasıl olur? Proje o...minvalinde yapılmış şeyler ama evin gerçeği bu. Şu an inşaat bu aşamada ama...İnşaat daha bu aşamada değil. Ha yapılıyor şu an. Yapılmak üzere. Binaların sadece etrafı kapanmış ama içine herhangi bir şey yapılmamış. Parsel alanı 14.347 metrekare. Yaklaşık 15 dönümlük bir araziden bahsediyoruz. ve inşaat alanı 2421 metrekarelik bir arazi. Yapı yüksekliği 13 metrekare olarak söyleniyor. İki salon 16 oda 10 banyo diye belirtilmiş burada. Kendisine sorduğumda 6+2 dedi galiba yanlış hatırlamıyorsam, bunun doğru olmadığını söyledi Osman Gökçek. Kapalı yüzme havuzu, hamam içerisinde birtakım yerler olduğunu zaten söylüyor daha bitmedi diyor. Şimdi buraya nereden geleceğiz biz öncesinde 'Parsel Parsel' kitabını yazdım ben. 'Parsel Parsel' kitabıyla ilgili de mahkemelere suç duyurusunda bulunuldu. Tamamından beraat ettim...Burayı Osman Gökçek gidip de tapuyu direkt üstüne almıyor. Bunu birinden alıyor. Veli Ağbaba'nın iddiasına göre Serkan Korkutata'dan alıyor burayı. Ben bunu kendisine sorduğumda Serkan Korkutata'dan değil başka birinden alıyor ama o kişi de Serkan Korkutata'dan alıyor. Bir dakika bir dakika. Sen Osman Gökçek'le konuştun. Evet konuştum. Osman Gökçek diyor ki evet burası benim kardeşim. Evet. Veli Ağbaba'nın iddiasında burayı Korkutata'dan aldığını söylüyor o da diyor ki ben Korkutata'dan almadım ama sen diyorsun ki. Serkan Korkutata'nın sattığı kişiden aldım diyor. Araya bir oyuncu sokulmuş. Evet bir kişi girmiş. Oradan aldım ve bunu da mal beyanında beyan ettim ben diyor Osman Gökçek. Peki burada soru işareti kalmasın şimdi diyor ya oyuncu sokulmuş. Burada bir soru işareti kalmasındaki neden esasında bu Korkutata ailesinde kişisiyle bu soyadıyla Gökçek döneminin ilişki ağı.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokratik idare biçimi siyasal anlamda bireylerin haklarını yasayla koruma altına alan değerler bütününü ifade ederken, sosyolojik anlamda ise bu değerler bütününün uygulamaya yönelik içeriğinin düzenlenmesini ifade etmektedir. Her bireyin her konuda kendine has kanaati olacağı ön kabulüyle, her fikrin ifade bulduğu mecra yani kitle iletişim araçları marifetiyle başka bireylerin korunma ve saygı duyulma hakkı ortaya çıkmaktadır. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir. Medyanın dördüncü güç rolüne ilişkin klasik değerlendirme, hükûmet hakkında enformasyon toplayan ve tüm yurttaşlara hükûmet hakkında enformasyon dağıtan bağımsız medyanın, bir denge unsuru ve hayati önem taşıyan bir kontrol mekanizması olarak hizmet ettiği yönündedir.
Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğu da o ölçüde artacaktır. Muhakkak ki medya mensuplarının, halka karşı sorumlulukları bulunan siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Gerçeklerin değiştirilerek aktarılması, kişinin yanlış bilgilendirilmesine ve toplum içinde yanlış anlaşılmalara neden olabilir.
Haber aktarımında doğruluk, gerçeklik ve tarafsızlık haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi her durumda hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren haberlerin meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir.
Bilindiği üzere medya aynı anda milyonlarca insana seslenebilme ve bir mesajı yayabilme, kabul ettirebilme gücüne sahiptir. İnsanların dünyada yaşanan olayları izlemede gözü ve kulağı her geçen gün önemini daha da arttıran kitle iletişim araçları olmaktadır. Kitle iletişim araçlarının işlevlerinden biri olan bilgi verme söz konusu olduğunda doğruluk ve tarafsızlık ilkeleri ön plana çıkmaktadır. Medya tarafından kasıtlı bir şekilde yanlış ya da yanlı haberlerin yayınlanması toplumsal düzeni tehdit edebilmektedir. Ana haber bültenleri, sıklıkla gün sonunda olup bitenleri öğrenmek amacıyla bireyler tarafından tercih edilen programlar olduğu bilgisinden hareketle ana haber bültenlerinde işlenen haber konuları, haber sıralaması, sunucunun haberi sunuş tarzı gibi unsurlar izlenirliği ve dolayısıyla izleyiciyi etkilemektedir.
Bununla beraber kitle iletişim araçlarıyla topluma sunulan haberlerde belirli ölçütlerin bulunması da önem arz etmektedir. Buna göre nesnellik, tarafsızlık ve dengelilik, yorumdan ayrılık, yansızlık, sadelik, doğruluk, açıklık ve kesinlik ilkeleri haberlerin üretim ve topluma sunumunda temel ilkeler olarak iş görmektedir.
Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi bir zorunluluktur. Bu ilkelere göre tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün vererek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması gerekmekte, soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlanmamalıdır. Yayıncıların tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması ve soruşturulması Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde mümkün olan haberleri, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlamaması toplumda özgürce kanaat oluşumunun sağlanması için önem arz etmektedir.
Günümüzde bu temel üzerinde, yalnızca yazılı basının değil, genel olarak medyanın ve özellikle haberciliğin toplumsal sorumluluk anlayışına dayanması gerektiği düşünülmektedir. Haberciliğin toplumsal sorumluluk temelinde gerçekleştirilmesi ve dördüncü güç rolünü yerine getirebilmesi için gerekli olan başlıca koşullardan biri, kuşkusuz haberde objektifliktir. Basın ve habercilikte objektifliğin temel bileşenleri “tarafsızlık, partizan olmama, olgusallık ve denge” şeklinde sıralanmaktadır. Buna göre habercilik taraf tutmadan, partizanlık yapmadan, olgusal gerçekliğe dayalı olarak ve demokratik toplumun tüm bileşenlerinin haklarını gözeterek, dengeli şekilde yapılmalıdır.
Konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de benzer bir hüküm bulunmaktadır. Mezkûr sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10'uncu maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, gazetecilik mesleğiyle ilgili olarak, "Çözüm Tasarıları" adı altında belirlediği öneriler ele alındığında söz konusu raporla ilişkili aşağıdaki maddeleri içermektedir: 1)Gazetecilik mesleği hak, yükümlülük, özgürlük ve sorumluluk gibi birçok kavramı içinde barındırır, 2) Gazeteciliğin temel ahlaki prensiplerinden biri de haber ile yorum arasındaki belirgin ayrımın çizilmesi ve bunların karıştırılmamasıdır. Haber gerçeklere ve verilere dayalı bilgilendirmedir. Yorum ise yazanın, yayımlayanın ya da medya şirketlerinin düşüncelerini, inançlarını ve kişisel yargılarını içerir, 3) Haber yayımı gerçeklere dayandırılmalı ve doğruluğu ispatlanabilir olmalıdır. Haberin sunumunda ve betimlemelerde tarafsız davranılmalıdır. Haber başlıkları ve özetleri mümkün olduğunca doğruları ve eldeki verileri yansıtmalıdır, 4) Kişi ve kuruluşlarla ilgili olaylar üzerine yapılan yorumlar gerçekleri ve verileri çarpıtmamalı ve gizlememelidir.
Medyanın gündelik hayatta edindiğimiz izlenimlerimizden çok daha etkili bir biçimde algımızı şekillendirdiği söylenebilir. Sahip olduğumuz birçok fikir ya da ön yargı kişisel deneyimlerden ziyade görsel ya da yazılı medyadan edindiğimiz bilgiler çerçevesinde oluşmaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; Mv. Osman GÖKÇEK ve Korkutata ailesi hakkında çeşitli konularda suçlayıcı ve itham edici iddialara yer veren yayın kuruluşunun kamusal sorumluluktan uzak taraflı kişisel görüşlerle izleyicinin özgürce kanaat edinmesine engel olabilecek nitelikte bir içeriğin yayınlanmasına aracılık ettiği, bununla tarafsızlık ilkesine aykırı ve toplumda özgürce kanaat oluşumunu engelleyebilecek bir yapıda toplumu belli bir düşünceye sevk etmeye çalışarak yayıncıların sahip olması gereken sorumlu yayıncılıktan uzak bir tutumla tarafsızlık, doğruluk ve gerçeklik ilkelerine aykırı yayın yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Kasım 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 14.383.475,10 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 431.504,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
İlhan TAŞCI Şerhidir.
Üst Kurulun 27.12.2024 tarih, 2024/50 sayılı toplantısında alınan 58 No.lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.