İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 03.10.2022 tarih ve 1501 sayılı yazısına konu Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 20.09.2022 tarihinde saat 21:00’da yayınladığı “Ayrıntılar” adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntılarıyla belirtildiği üzere, Tele 1 logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 20.09.2022 tarihinde saat 21:00’da canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Enver Aysever’in yaptığı, Sinan Meydan, Sera Kadıgil ve Namık Kemal Zeybek'in konuk olarak katıldığı, dinî, tarihî, siyasi vb. konuların ele alındığı “Ayrıntılar” adlı programda geçen diyaloglarda; “Çok ilginç meseleler var. Bunlardan birkaçını soralım hızlıca: Mesela Diyanet meselesi Türkiye'nin temel sorunlarından biri. Ne düşünüyorsunuz o konuda?- Kapatılsın derhâl. Yani o konularda biz o kadar rahatız ki ve bunları bu kadar rahatlıkla söylemek beni çok mutlu ediyor. Diyanet nedir ya! Yani Diyanet diye bir şey olabilir mi abi! Burada hepimiz insanız. İnançlı var, inançsız var, Alevi var, Sünni var, -işte- Hristiyanı var, Musevisi var. Biz bunların hepsinden vergi topluyoruz. Orada Diyanet diye bir kurum var. Yalnızca bir mezhebin -üstelik doğru düzgün bile değil-, yani bunu da rahat söylüyorum. Benim hani babaannemler falan hacı. Böyle bir şey yok. Bir mezhebin kara propagandasını yapmak için kullanılan bir kuruma biz milyarlar ödüyoruz ya. Bütçe görüşmelerinde benim en delirdiğim şey bu. Eğitimden kesiyoruz, sağlıktan kesiyoruz, götürüyoruz imam hatibe veriyoruz. Niye! Onun başındaki dayılar milyarlık, milyonluk Mercedeslere binebilsinler diye. Biz bunu kabul etmiyoruz. Elbette bir düzenleyici kurum konuşulabilir. Ama bu düzenleyici kurumun muhakkak ve muhakkak bütün inançlara eşit mesafede olması ve asla herhangi bir inancı devletin yönetimine enjekte etmeye çalışmaması gerekir. Diyanet bu hâliyle bir dinî kurum falan değil, bir siyasal İslamcı gereçtir ve kapatılmalıdır. - Peki geçen de bir tartışma oldu. Bu Gülşen meselesi üzerinden oldu. İmam hatipler konusu ha bire dönüp dönüp gündeme geliyor. İmam hatiplere bir kutsiyet atfediliyor. hâlbuki imam hatipler diğer meslek okullarının statüsündeydi. Şimdi pek öyle değil, her yer imam hatip olduğu için biraz "Anadolu İmam Hatip" var vs.. İmam hatipler hakkında ne düşünüyorsun?- Onları da bak, şöyle söyleyeyim: Sadece AKP'nin iktidara geldiği günden bugüne kadar imam hatip sayısı 7 kat artmış durumda, 7 kat! 7 kat yükseldi ve sadece bunu imam hatiplerden de bakmıyorum ben. Ta anaokulundan almak lazım Enver bu durumu. İnanılmaz: Her köşede bir sıbyan mektebi var. Kim farkında bunun, çok kişi farkında değil. Kur'ân kursları açılıyor patır patır ki bak: 2012 yılında bir kanun değişikliği yaptılar. Eskiden Kur'ân kursları MEB denetimindeydi. Bundan çıkarttılar. Daha sonra Türk Ceza Kanunu'nda bir değişiklik yaptılar: Normalde böyle eğitim kurumu açana hapis cezası vardı, onu kaldırdılar. Pıtrak gibi şu an. Ta anaokulundan al! Kreş açmıyorlar ya kreş! Devlet kreşi yok. Kadınlardan, her 4 kadından yalnızca biri hayata katılabiliyor bu ülkede, istihdam hayatına. Niye: Çocuğu koyacak yeri yok; evin bütün bakımı onda; yaşlısı, engellisi varsa bütün bakımı onda. Bilerek ve isteyerek kreş açmıyor, bunun yerine sıbyan mekteplerini destekliyor. Öbür taraftan ilkokul seviyesine gelelim: Köy ilkokulları ya Enver. 20.000 tane köy ilkokulunu kapattı 20 senede. Neden, işte o Karaman'daki çocuk Ensar Vakfı'nda, köyünde gidecek okul olmasın, merkeze gitsin, merkeze gittiğinde Ensar gibi, İlim Yayma gibi ne kadar dinci, şeriatçı kurum varsa onların yurtlarına mahkûm kalsın istiyorlar. Lise aşamasına geldiğimiz o ayağı da -işte senin söylediğin- imam hatipler oluşturuyor. Doğru düzgün lise açmıyorlar ya.- Kalsın mı kapatılsın mı?- Kapatılsın, tabii ki kapatılsın. Yani şöyle: İmam ve hatip olmak isteyen arkadaşlarımız elbette vardır. Üniversite düzeyinde gidip bunu okuyabilirler. Ülkenin ihtiyacı kadar, doğru düzgün bir eğitim planlaması yapılır. Burada alınabilir bunun eğitimi. Ama dertleri imam ya da hatip yetiştirmek falan değil. Dertleri çok net bak: Tabloyu tamamlayalım istersen. Lise sürecinde böyleyiz, üniversiteye geç. Yurt yok, yurt. 8 milyon üniversite öğrencisi var, 800.000 kapasite var. Orada da ortada. Yemekleri falan da gördün değil mi KYK'nın hallerini. Geçen bir arkadaşım şaka yaptı: Hakikaten Çanakkale kumanyası gibi yemek veriyorlar çocuklara orada. Niye: Üniversiteye gidecek yine yoksul çocukları bak. Yoksul çocukları gidecek bir yer bulamasınlar; bu tarikat, cemaatlerin yurtlarına mahkûm kalsınlar diye. Yani bu olay sadece ne imam hatip meselesi ne yurt meselesi. Bu olay çok sistematik bir laiklik meselesi.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, Anayasa'nın 26. maddesinde “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” başlığı altında yer alan; "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir. Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyet'in temel nitelikleri ve Devlet'in ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” hükmü ile düşünce özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalardan bahsedilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." hükmüne yer verilmiştir.
AİHM'nin Lingens Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir. Bu, toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi, siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Buna karşın, AİHM'nin Times Newspapers Limited No 1-2 Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10. maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır.
Demokratik rejimlerde basın ve medya, ifade özgürlüğünün geniş kitlelere ulaştırılması ve farklı görüşlerin dile getirilmesinde en etkili araç olarak demokrasinin de teminatıdır. Demokrasi, çeşitlilik ve çoğulculuk esasında ilerlerse halk içindir. Çoğulculuğun ve çeşitliliğin bir arada var olabilmesinin yegâne yolu karşılıklı sınırların çizilmesiyle mümkündür. Buradan hareketle devletin kitle iletişim araçlarını denetlemesi toplumsal sözleşmenin gereğinin devletçe yerine getirilmesidir. Kitle iletişim araçlarının halkın yönelimini ve kültürel birlikteliğini belirleyebilen bir güç olarak demokrasilerde çok önemli bir yer tuttuğu açıktır. Aynı zamanda yasa, yayıncı kuruluşların ekranlarında yer verdikleri programlarda dikkatli bir dil ve üslup kullanmalarını şart koşar. Bu dikkatli dil ekranların tarafsızlığı ve itibarının teminatıdır. Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun ve Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekmektedir. Bu ilkeler doğrultusunda, yayınlarda kişileri ve kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilmemelidir.
Görevlerinden biri de halkı bilgilendirmek olan yayın kuruluşlarının, yorum programlarında eleştirilere yer vermesi son derece doğaldır. Medya mensuplarının görüşlerini herhangi bir baskı altında kalmadan açık bir şekilde ifade etmesi, birtakım kişi veya kuruluşları eleştirmesi ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi basın özgürlüğü anlamında son derece önemlidir. Ancak şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca yayınlarda eleştiri hakkı kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek unsurlara yer verilmemelidir.
Bununla birlikte, İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, sahih ve tutarlı bilgi ile halkı din konusunda aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Cumhuriyetimizin önemli kurumlarından biridir. Diyanet İşleri Başkanlığı yürüttüğü hizmetlerde, İslâm'ın iki temel kaynağı olarak; Kur'ân-ı Kerîm'i ve elçisi Hz. Muhammed'in sünnetini (söz ve davranışlarını) esas almaktadır. Bunun yanında bireysel ve toplumsal hayata ilişkin değerleri, Müslümanların tarihi tecrübesini, modern çağın beşeri, ekonomik ve teknolojik değişimlerini takip ederek görevlerini yürütmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı kuruluşundan bugüne kadar gerek ülkemiz içindeki inanç sahiplerine, gerek din hakkındaki çeşitli alanlarda bilgi sahibi olmak isteyenlere, gerekse de özellikle 1960'lı yıllardan sonra yurt dışındaki Müslüman toplumlara imkânları ölçüsünde din hizmeti vermeye çalışan; ibadethane hizmetlerini bir disiplin içinde yürüten, toplumu din konusunda temsil eden, doğru ve sağlıklı bilgiyi ilgililerine ulaştırmayı amaçlayan bir kamu kurumudur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, İhlale konu programda, program konuğu tarafından; "Orada Diyanet diye bir kurum var. Yalnızca bir mezhebin -üstelik doğru düzgün bile değil-, yani bunu da rahat söylüyorum... Böyle bir şey yok. Bir mezhebin kara propagandasını yapmak için kullanılan bir kuruma biz milyarlar ödüyoruz ya. Bütçe görüşmelerinde benim en delirdiğim şey bu. Eğitimden kesiyoruz, sağlıktan kesiyoruz, götürüyoruz İmam hatibe veriyoruz", "Diyanet bu hâliyle bir dinî kurum falan değil, bir siyasal İslamcı gereçtir ve kapatılmalıdır", “(İmam hatipler) kapatılsın tabi ki kapatılsın” şeklinde sarf edilen ifadelerle, Diyanet İşleri Başkanlığını; tüm Müslümanları değil sadece belirli bir mezhebi temsil eden, diğer inanç ve mezhepleri dışlayan ve bir mezhebin kara propagandasını yapan bir kurum olarak nitelendirildiği, bu durumun farklı din ve mezhebe mensup kişiler arasında kutuplaştırıcı ve ayrıştırıcı bir dilin hâkim olmasına yol açabileceği ve nefret ikliminin oluşmasına hizmet edebileceği, bu şekilde bir yaklaşımın Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden toplumda mezhepler arasında bir çatışma zemini hazırlayabileceği ve toplumda farklı mezheplere mensup insanlar arasında kin, düşmanlık ve nefret duygularını ortaya çıkarabileceği, dolayısıyla program konuğu tarafından dile getirilen mezkur ifadelerin, kamusal sorumluluk anlayışı ile bağdaşmadığı, eleştiri sınırlarını aştığı; asılsız, genelleyici, zan altında bırakan, ayrıştırıcı ve ötekileştirici nitelikte olduğu, toplumsal değerlere ilişkin hassasiyetlerin dikkate alınmadığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve İmam hatiplerin toplum nezdindeki itibarını sarsabileceği, halkın belli bir zümresini de hedef alan bu tarz ifadelerin farklı inanç ve mezheplere mensup bireyler ve gruplar arasında ayrıştırıcı ve kutuplaştırıcı bir söyleme hizmet edebilecek ve toplumda nefret duyguları oluşturabilecek nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz." hükmünün ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Kuruluş hakkında, evvelce Üst Kurul’un 24.01.2022 tarih ve 2022/04 sayılı toplantısında alınan 3 No’lu kararıyla kuruluşun 14.01.2022 tarihli yayınında 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin ihlali nedeniyle idari para cezası ile beş kez program durdurma müeyyidesinin uygulanmasına karar verildiği, anılan kararın kuruluşça 06.02.2022 tarihinde tebellüğ edildiği, Üst Kurul Kayıtlarından anlaşılmış olmakla; kuruluşun 20.09.2022 tarihinde saat 21:00’da yayınladığı “Ayrıntılar” adlı programda, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde tekraren ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’nci maddesinin beşinci fıkrası hükmü uyarınca anılan yayın kuruluşu hakkında ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti ve kuruluşa ait müeyyide sicili göz önünde bulundurularak, 3 gün süre ile yayınının durdurulmasına karar verilmesi takdir edilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan; "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz. " ilkesinin bir yıl içinde tekraren ihlali nedeniyle;
ABC RADYO TELEVİZYON VE DİJİTAL YAYINCILIK A.Ş. unvanlı ve “Tele 1” logolu kuruluşun; 20.09.2022 tarihinde saat 21:00’da yayınladığı “Ayrıntılar” adlı programda, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir yıl içinde tekraren ihlali nedeniyle; 6112 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinin 5’inci fıkrasında yer alan "8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir." hükmü uyarınca, yayının ÜÇ (3) GÜN SÜREYLE DURDURULMASINA,
a) Geçici yayın durdurma kararının uygulanmasında; medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, Üst Kurul Kararının tebliğini müteakip saat 00:00’dan başlayarak logosunun yer aldığı ekranda; “Yayınımız, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 19.10.2022 tarih ve 2022/41 sayılı toplantısında alınan 19 no’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 20.09.2022 tarihinde saat 21:00’da yayınladığı “Ayrıntılar” adlı programda, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan, ‘Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.’ ilkesinin tekraren ihlali gerekçesiyle 3 gün süre ile durdurulmuştur.” metnine yayın durdurma süresince okunur şekilde yer vermesine,
b) 6112 sayılı Kanun’un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "8 inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentlerindeki ilkelerle dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin …. ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verilir…Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca yayın lisansının iptaline karar verileceği,
c) Ayrıca yayınlarına devam etmesi halinde, 6112 sayılı Kanun'un 33’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… yayınları Üst Kurul tarafından geçici olarak durdurulmasına … rağmen yayın yapan gerçek kişiler ile tüzel kişilerin yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürü, bir yıldan iki yıla kadar hapis ve bin günden beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Tüzel kişiler hakkında ayrıca 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 60 ıncı maddesindeki güvenlik tedbirleri uygulanır. İzinsiz olarak faaliyetine devam eden yayın cihaz ve tesisleri Üst Kurulca mühürlenerek kapatılır.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği, hususlarının kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Okan KONURALP ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 19.10.2022 tarih ve 2022/41 sayılı toplantısında alınan 19 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.
Üst Kurulun 19.10.2022 tarih ve 2022/41 sayılı toplantısında alınan 19 No’lu karara karşı oy yazısı.
Okan KONURALP Şerhidir.