İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 15.11.2023 tarih ve 565 sayılı yazısına konu FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 11.10.2023 tarihinde saat 09:58’de yayınlanan "Başkentte Gündem" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
FLASH HABER logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 11.10.2023 tarihinde saat 09:58’de yayınlanan, sunuculuğunu Fatih Ertürk’ün yaptığı "Başkentte Gündem" isimli programda, sunucu tarafından “Yani ne olacağını insanlar bilirdi. Emekli olduğunda ne kadar alacaksın, ne kadar ikramiye alacaksın, ne kadar maaş alacaksın, bu maaştan ne kadar kesinti yapılır, nereye ilaç parası işte SSK ne yapar, herkes bunu bilirdi. Hatta hatırlarsınız, çok değil 20 sene önce, yani AKP iktidarından önce her emekli, emekli ikramiyesiyle bir ev bir araba alırdı. Bugün bir ev bir arabanın maliyeti 4 milyon ya. 4 milyon... Emekli ol, verecekleri para 250 bin lira. Maksimum 300 bin lira. Ya dişinin kovuğuna yetmez. 35 sene boşuna çalışmış olacaksın. 35 sene boşuna emek vermiş olacaksın. Ya milleti hırsızlığa özendiriyorsunuz. Samimi söylüyorum bakın. "Çal" diyorsunuz ya. "Bizim gibi yap" diyorsunuz. Herkes böyle değil ama. Herkes böyle değil. Herkes yetim hakkına el uzatmıyor. Herkes beytülmala el uzatmıyor. Allah'tan korkuyor, kuldan utanıyor. Emekli olmuş adam ya. Niye bunun hakkını vermiyorsun?”, “Nedir bu emeklinin hâli? Yine dalga geçer gibi 5 bin lira. "Çalışana vermiyoruz, çalışmayana vereceğiz. Canımız istediğinde veririz. Kasım ayının ilk haftasında veririz."... Elini cebine atıyor, aynı bir dilencinin önüne gelmiş, cebinden sadaka çıkaracak gibi. "İşte şurada bozukluk vardı, bin lira mı, iki bin mi? Ha iki bin lira az hadi beş bin lira vereyim. Seçim var.". Bu iş mi ya, iş mi? Yani ne yapacaksınız sendikacı olarak? Emekli ne yapsın? Bir yol gösterin. Bu böyle gitmiyor, gitmez ve gitmeyecek. Yılbaşından sonra da bu skandal, bu trajedi devam edecek. Millet sandıkta hesaplaşır, hesaplaşmaz. O milletin kendi basiretine kalmış. Artık o konuda bu millete laf söylemeye gerek görmüyorum ben. Anlamıyor çünkü. Konuşsan da anlatsan da söylesen de anlamıyor. Bildiğini yapıyor. Bildiğini yine yapsın. Ama yine haklarını biz savunacağız burada.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir. Günümüzde medyanın toplum üzerindeki büyük etkisi bir takım ahlaki sorumluluklarının doğmasına sebep olmuştur. Bu sorumlulukların bir kısmı kişilik haklarına saygılı olmayı kapsamaktadır. Medya mensuplarının siyasi kişi ve/veya kuruluşları eleştirme hakları bulunmaktadır. Ancak bu haklarını kullanırken siyasi kişi ve/veya kuruluşların haklarının gözetilmesi önem arz etmektedir.
Günümüzde medyanın gücünün artması ile medya mensuplarının sorumluluklarının da aynı ölçüde arttığı bir gerçektir. Medya mensuplarının siyasi kişi, kurum ve kuruluşları eleştirmesi; onların söz ve eylemleri hakkında kamuoyunu bilgilendirmesi tabii bir durumdur. Ancak bu hakları kullanırken kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir.
Anayasa'nın "Genel esaslar" başlıklı birinci kısmında yer alan 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir hukuk devleti olduğu, İkinci Bölüm içerisinde, "Kişinin Hakları ve Ödevleri" başlığı altında düzenlenmiş olan 17. maddesinde ise; herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu hükme bağlanmış, 26. maddesinde de; herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu, bu hürriyetin resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsayacağı, bu fıkra hükmünün, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel olmadığı, bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği hükmü bulunmaktadır.
5187 sayılı Basın Kanunu'nun 3. maddesinde, Basının özgür olduğu, bu özgürlüğün; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içereceği, basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlâkının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabileceği hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa'nın 90. maddesi uyarınca, temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunlar arasında çatışma olması durumunda milletlerarası anlaşmaların iç hukukta doğrudan uygulanabilirliği açıkça anayasal güvence altına alınmış bulunduğundan, iç hukukta doğrudan uygulanma kabiliyeti kazanan İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin konuya ilişkin düzenlemelerinin de bu kapsamda irdelenmesi gerekmektedir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin İfade Özgürlüğüne ilişkin 10. maddesinde; "1.Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlâkın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngürülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
AİHM'nin Lingens Avusturya içtihadında da belirtildiği üzere, ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun asli temellerindendir, bu toplumun ilerlemesinin ve her bireyin kendini geliştirmesinin temel koşullarından birini oluşturur. Basının görevi, kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi, siyasi konularda da bilgi ve fikirleri açıklamaktır. Sadece basının bu tür bilgi ve fikirleri açıklama görevi yoktur; halkın da bunlara ulaşma hakkı vardır. Buna karşın, AİHM'nin Tımes Newspapers Lımıted No 1-2 -Birleşik Krallık kararında belirtildiği üzere, Sözleşmenin 10.maddesi, basının halkın yararına olan ciddi meseleleri işlemesinin söz konusu olduğu durumlarda dahi, hiçbir sınırlama içermeyen bir ifade özgürlüğünü güvenceye almaz. Bu maddenin 2. fıkrası uyarınca, basın ifade özgürlüğünü kullanırken, görev ve sorumluluklarına uygun davranmak durumundadır. Bu görev ve sorumluluklar, görülmekte olan davada olduğu gibi, basının yayımladığı haberlerin bireylerin şeref ve hakları üzerinde ağır etkiler yaratma riski taşıdığı durumlarda, özellikle önem arzetmektedir. Diğer yandan Sözleşmenin 10. maddesinin gazetecilere sunduğu koruma, gerçeğe uygun ve sorumlu bir gazeteciliğin gerektirdiği ilkeleri gözeten, güvenilir haberler sunacak biçimde iyi niyetle hareket etme şartına bağlıdır. Yine AİHM'nin birçok kararında da, kamu kurumları ve yayın kuruluşlarınca, kişiler hakkında yapılan yayınlarda masumiyet karinesinin ihlal edilmemesi ve bu ilkenin de sıkı bir şekilde korunması gerektiği vurgulanmıştır.
Bireyleri siyasi düşüncesine ve yaşam biçimine göre sınıflandırmak, her tür platformda tehlikeli sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu tür yaklaşım ve söylemlerden uzak durulması, toplumsal barış açısından önemli bir husustur. İfade özgürlüğü, yayın özgürlüğünün temeli olmakla beraber yayın kuruluşlarının, ekranları aracılığı ile izleyiciyle buluştuğu programlarında dikkatli bir dil ve üslup kullanmaları yasal yükümlülükleri arasındadır. Yayıncılar yayın sırasında kullanılan ifadelerin, kişi ve kurumları zedelemeyecek nitelikte olması hususuna özen göstermeli; yayıncılığın kamusal sorumluluk görevi olduğu ve yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerekliliği unutulmamalıdır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu programda sunucu tarafından sarf edilen , “Ya milleti hırsızlığa özendiriyorsunuz. Samimi söylüyorum bakın. "Çal" diyorsunuz ya. "Bizim gibi yap" diyorsunuz. Herkes böyle değil ama. Herkes böyle değil. Herkes yetim hakkına el uzatmıyor. Herkes beytülmala el uzatmıyor. Allah'tan korkuyor, kuldan utanıyor.", "Millet sandıkta hesaplaşır, hesaplaşmaz. O milletin kendi basiretine kalmış. Artık o konuda bu millete laf söylemeye gerek görmüyorum ben. Anlamıyor çünkü. Konuşsan da anlatsan da söylesen de anlamıyor. Bildiğini yapıyor." ifadelerini kullanmıştır.(Klip 2) "...kendi basiretine kalmış.", "...bu millete laf söylemeye gerek görmüyorum ben. Anlamıyor çünkü. Konuşsan da anlatsan da söylesen de anlamıyor." şeklindeki ifade ve ithamlarla, toptancı bir bakış açısı ile belirli bir oy ve siyasi tercihte bulunan vatandaşların, seçme ve seçilme, siyasal tutum ve görüşlerini açıklama gibi Anayasal haklarının görmezden gelinerek zan altında bırakıldığı, bununla birlikte, yayın sırasında kullanılan bu ifadelerin dürüst, kişi ve kurumları zedelemeyecek nitelikte olması hususuna özen gösterilmediği; yayıncılığın kamusal sorumluluk görevi olduğu ve yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi gerektiği ve medya mensuplarının kişi ve/veya kuruluşları eleştirme haklarını kullanırken kişi kurum veya kuruluşların haklarının gözetilmesi gerektiği kanaatiyle, mezkûr yayında, ödenecek ikramiyeler konusunda karar vericilerin hırsız, devletin hazinesine el uzatan kişiler olduğunun ifade edilmesinin, kamusal yayıncılık anlayışı ile bağdaşmadığı gibi kişi ve kurumların şahsiyet ve itibarlarına zarar verebilecek nitelikte eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı, itibarsızlaştırıcı ve iftira niteliği taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle mezkur yayında, 6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan; Yayın hizmetleri "..., kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, kuruluşa %3 oranında idari para cezası uygulanmasına,
Ancak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Eylül 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 233.132,72 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezasının 10.000 (onbin) Türk Lirasından az olamayacağından, 2023 yılı için belirlenen yeniden değerleme oranına göre 85.738,00 (seksenbeşbinyediyüzotuzsekiz) Türk Lirası İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
İlhan TAŞCI Şerhidir.
Üst Kurulun 17.11.2023 tarih, 2023/45 sayılı toplantısında alınan 21 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.
Üst Kurulun 17.11.2023 tarih, 2023/45 sayılı toplantısında alınan 21 No’lu karara karşı oy yazısı.
Dr. Necdet İPEKYÜZ Şerhidir.


