İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 26.12.2023 tarih ve 618 sayılı yazısına konu FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun 18, 25.12.2023 tarihlerinde 19:57 ve 20:11 saatlerinde yayınladığı "Kızıl Goncalar" adlı dizi film program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, FOX logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 18, 25.12.2023 tarihlerinde 19:57 ve 20:11 saatlerinde yayınlanan, deprem sonrası memleketlerinden İstanbul'a göç ederek "Faniler" isimli tarikatın dairesine yerleşen dizi film karakterleri Meryem, Naim ve kızları ile seküler, Atatürkçü bir psikiyatr olan Levent'in kaderlerinin kesişmesinin konu edildiği, "Kızıl Goncalar" adlı dizi filmin 18.12.2023 tarihinde yayınlanan bölümünde, “Tarikatta hoca olan Sadi Hüdayi ve yardımcısı Arif, dizi filmde Efendi Hazretleri olarak zikredilen tarikat liderinden aldıkları emir ile Cüneyd için devlet hastanesine doğru giderler.”, dizi film karakterleri arasında geçen diyaloglarda; “Hemen devlet hastanesine. Efendi Hazretleri bir akıl verdi. Sen hatırlar mısın? Şu mecburi görevini bizim ilçede yapan bir doktor vardı. Levent Alkanlı. 10 - 15 sene evveldi fani. Babası şu meşhur profesör yahu. Ee Suavi Alkanlı.- Hocam o çok ters biriydi bize. Babası 28 Şubatçıydı onun. Hatırladım ben. Rektör müydü?, Dekan mıydı? Bir şeydi.- Ona gidiyoruz. Cüneyd'i o görecek. Arif! Efendi Hazretleri isim zikretti yahu. Çocuk oyuncağı mı bu? Hakkımızda hayırlısı.”, “Doktor Deniz, Levent'in odasına gelir ve Deniz'in bir hasta ile yaşadığı sorunu konuşurlar.”- Gel, buyur otur şöyle. Dün bir hastanla ne oldu?- Hocam, kaçtır taciz derecesinde artık. Yok yanlış ilaç, yok internetten baktım. Ben sizi başka bir doktora yönlendireyim diyorum, yok.- Cahil demişsin kadına.- Dedim.- Diyebilir misin peki? Ki ayrıca evet cahil. Ama sana karşı cahil olmamak gibi bir sorumluluğu var mı?- Hocam ama doktora saygı diye bir şey var.- Kızım burası psikiyatri kliniği. Ne saygısı, ne sevgisi? En kötüsünden bir derdi var ki buraya geliyor. Ya özele de gidemiyor üç bin lira verip, bunu da aklından çıkartmayacaksın. Bunlar dar gelirli insanlar, senin gibi iyi eğitim de alamamışlar. Bunlar ötelenen, itilip kakılan insanlar, aileleri tarafından, eşleri tarafından, patronları tarafından. Bir ruj alıp süremiyor bu. Gönlünce bir restorana gidip sipariş veremiyor.- Hocam…- Sen cahil dediğin birine gerçekten yardımcı olabilir misin? Ya da o kadın seni duyar mı? Ya da sen gerçekten samimi bir yerden ona yaklaşabilir misin?- Bizim şartlarımız da kolay değil hocam, üç kuruşa sabrediyoruz burada.- Şartlar. Bak sana bir tavsiyede bulunayım. Bir daha şartlarınla ilgili kafana bir şey takılırsa şu arkamdaki adamı düşün. (Kamera Doktor Levent’in arkasındaki Atatürk portresine odaklanır.) Şam’a sürgüne gittiğinde Lütfi Müfit Özdeş yanında ve oradaki fakir fukarayı göstererek "Bu halk için mi hürriyeti getireceğiz" diyor. "Evet" diyor paşam, "Evet". "Onları bu sefalete mahkum eden şartları biz değiştirmeyeceğiz de kim değiştirecek?" diyor. Ne dediğinin bir önemi yok. Sonuç önemli. Gel bak. Görüyor musun? (Doktor Deniz’e bilgisayarından Atatürk’ün olduğu birkaç fotoğraf gösterir.) Şu yüzlerdeki gülümsemelere bak. Hiçbir şey için değilse bile, bunun için değmez mi? Bizim de amacımız etrafta böyle gülen insanlar görmek değil mi? Seni şu andan itibaren koğuş sorumlusu yapıyorum, hastalarını da alıyorum. Orada hastalarını düzenle, farmakolojin iyi çünkü. Bu dediklerimi de unutma. Deniz, kusura bakma biraz gevezelik yaptım. Ama bak, burası çok enteresan bir memleket. Köylü dediğin kişi Aşık Veysel de çıkabilir.”,
“Levent, hasta babası ile bakıcı meselesini konuşmak için babasının odasına girer ve konuşurlar. Daha sonda Levent, babasına gün içinde "Faniler" isimli tarikat ile yaşadıklarından bahseder.” - Şu zorunlu görev yaptığım yerdeki tarikat vardı ya "Faniler".- Offf ! Çok gericiydi onlar.- Onlardan biriyle yolum kesişti diyelim.- Dikkat et! Çok mülayim görünürler ama her şey beklenir. Her şeyi bekleyeceksin onlardan. Ahh, Ahh alamadık önlerini. Ahh sardılar memleketi.”,
“Vakfa ait olduğu bilinen börekçide çalışan Meryem’in börek yaparken kullandığı tereyağının bitmesi ve sonrasında masada duran ve içeriğinin ne olduğu açıklanmayan diğer yağı kullanmak istememesi üzerine diğer çalışanlar ve İdris Efendi ile aralarında geçen konuşmalara yer verilmiştir.”, - Onu değil, bu yağla yağlıyoruz.- O ne ki?- En son fırına verdikten sonra üzerine tekrar tereyağı sürüp tekrar fırına veriyoruz.- Öyle olmaz. Ben o yağı bilmiyorum. Bana tereyağı lazım. (Börek için masada olan tereyağını kullandıktan sonra) Tereyağını nereden bulacağım? (Sorumlu olduğu görülen diğer çalışana doğru) Tereyağını nereden bulacağım?- Kaç tepsi yaptın?- Beş.- 20 tepsi yapılıyor verdiğimiz yağ ile.- Ben bilemedim, o yağı kullanmadım.- Biz biliyoruz.- Ben bilmiyorum (Sorumlu kadın dışarı çıkar. Bir süre sonra geri gelir.)- İdris Efendi’yle konuş.- Hayırdır bacım?- Tereyağı istedim ben.- Sana verilenle sana denildiği kadar yapacaksın.- Yetmedi.- Öbür yağ ile yapacaksın.- O usulü bilmiyorum ben.- Öğren, öğretsinler.- Olur.- İyi, tamam, hadi. Vakit nakit.- Ama kutuların üzerindeki yazıyı değiştirirseniz olur.- Ne kutusu?- Sattığınız kutular. Üzerinde has tereyağı yazıyor. Onları değiştirirseniz o zaman olur.- Ha başka?- O kadar, o vakit olur.- Topla pılını pırtını! Seninle mi uğraşacağım? Bana ticareti öğretiyor kadın başıyla.- Estağfurullah.
“Sahne, Kur’an kursunda öğrencilerin dua okumasıyla başlamaktadır. Hoca'nın bir öğrenciye dua okurken öğrencilerin pencereden Cüneyd Efendi’yi görmeleri üzerine duayı yarım bırakıp pencereye koşmaları ve Hoca'nın onlara gösterdiği tepki.”,
“Hümeyra, hadi sen oku.- (Hümeyra dua okumaya başlarken): Cüneyt Efendi geldi.- Bana baksana, sen! (Çocuğa tokat atar.) Sen nasıl Kur’an’ı bölüyorsun. Nasıl Sadakallahul Azim demeden kalkıyorsun? Geç yerine, geç! Geçin yerinize! Size ne Cüneyd Efendi’den, size ne? Akranınız mı o sizin (Hümeyra ağlamaya başlar.) Terbiyesizler! Ahlaksızlar! Hepiniz kardeşinizin günahının affı için 100’er Amenerrasulü okuyorsunuz. Bu sürede dışarı çıkmak da yok. Tuvalete gitmek de, abdest tazelemek de. Abdestini bozan da günaha gire gire okumaya devam edecek.
“Beste, kızı ve kocası eve gelmeden kaçmak için hazırlanırken kapı çalar ve Meryem ve kızı Zeynep gelir.”,
(Beste, yurt dışı doktorluk başvurusu hakkında telefonla konuşur)Alo, Levent aradı, sesi çok kötü geliyordu, yani bana evden ayrılma dedi. Bir şeyler öğrenmiş olabilir mi? Ne demek liste yolluyorlar? Peki, listede isimler var mı? Kimin başvurduğunu biliyorlar mı? Tamam, benim şimdi kapatmam lazım.- (Levent, kızını okul çıkışı almaya gider)- Mira, gel kızım.- Annem nerede?- Annen gelmedi, ben geldim işte, gel birtanem, hadi.- Niye annem gelmedi?- Evdeydi, dedene bakıyor yavrum ben geldim işte.- Biz onunla konuşuyorduk ama yolda.- Benimle konuşursun fena mı?- Sen hep haklı çıkıyorsun.- Kim haklı çıkıyor?- Bak şimdi de haklı çıkıyorsun. Ben annemi arayacağım (Mira annesini arar, annesi açmaz). - (Kapı çalar Meryem ve kızı gelir)- Beste Hanım dediler?- (şaşırarak) Geldin! Geçin gelirler şimdi.- (Levent kızı ile eve dönmektedir)- Açmadı annem.- Banyodadır.- Banyoda da açar. - Dedenle ilgileniyordur yavrum.- Yok, ben bir daha arayacağım ya.- Mira bırak şu telefonu, zaten eve geldik.- Baba arayacağım dedim.- (Beste elinde bavulla gitmeye hazırlanır, o sırada evin girişinde bekleyen Meryem ile konuşur) - Bu avansın, başladığında devamını alacaksın tamam mı?- Bir konuşsaydık.- Benim şimdi gitmem gerek, ama sen başlayabilirsin, mutfağı toparlayabilirsin, kolay gelsin.- Ben buraya tanışmaya geldim ve konuşmaya.- Konuşacak bir şey yok, hayırlı olsun, ev sana emanet. (Beste bavulunu alıp evi terk eder) Levent ve Beste ölü doğduğu düşünüldüğü için hastanede terk edilen kız bebeğini bulur. (Geçmişe dönüş sahnesi)-Ne yapacağız?- Levent, biz alalım. Bildirmeyelim. Hoş geldin, Mira”,
25.12.2023 tarihinde yayınlanan bölümünde geçen diyaloglarda ise; “Dizi film karakterleri (Levent ve Mira evlerine gelir ve Beste'yi ararlar.)- Ya söylesene nerede annem? Nereye götürdünüz annemi ya?- Kendi gitti. Anne, anne.- Ya sana söyle dedim bak, söyle diyorum sana.- Yapma güzel yavrum.- Ya bırak, dokunma bana pis.- Mira!- Sensin pis.- Hop, Mira. Mira ben sana odandan çıkma dedim.- Ya bırak, sende dokunma.- Tamam, bağırma.- Ya bırak.- Odana.- Bırak!- Yürü.- Bırak, söylesinler nerede annem.- (Esra, Hande ve Meryem salonda tartışırlar.)- Ya bak siz, siz var ya siz niye çıktınız ki mağaranızdan ya? Niye çıktınız?- Doğru konuş Hanım. Bizim nereden çıktığımız belli.- Belli, yoksa nereden görüp de öğrenecektin çocuk yaşta kız evlendirmeyi?- Sen, vallahi kötü olursun Hanım. Sesini kes. Eğer kızımın kulağına giderse, ben giderim başka bir Meryem gelir buraya.- Nasıl? Kızcağızdan da mı saklıyorsunuz?- Esra tamam, abim geliyor zaten.- Nereye geliyor? Ne işler çeviriyorsunuz siz Allah aşkına?- Yok, biz, sakin. Gerçekten bir şey yok.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Bilindiği üzere, televizyonlarda yayınlanan dizi filmlerde aile içi çarpık ilişkiler, evlilik dışı ilişkiler, aldatma, cinsellik, hileli işler yapmak, devlet işlerine güç ilişkileriyle müdahale edilmesi vb. konular zaman zaman işlenebilmektedir. Herhangi bir kültürel üründe; roman, tiyatro, ya da sinemada tek bir sahnede yaşanıp biten bu ilişkiler, televizyonun ve dizi filmlerin parçalı ve sürekli yapısı ile günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiştir. Ülkemizde televizyon, kültürümüzün bir parçasıdır ve hâkim kitle iletişim aracı olması sebebiyle diğer iletişim araçlarınca da sürekli olarak beslenmektedir. Bu durum da televizyon dizilerini aylarca gündemde tutmakta, her bir bölüm hafta boyunca diğer iletişim araçlarınca da işlenmektedir.
Televizyonlarda yayınlanan dizi ve filmleri, insanların fikirlerini, zihin dünyasını etkileyen, bireyleri herhangi bir konuda tavır almaya yönlendiren ve belli kişiler ve mekânlarla ilgili imaj oluşturma gücüne sahip temel araçlar olarak değerlendirmek mümkündür. Bu bağlamda televizyonda yayınlanan dizilerde yer alan ve toplumun belli bir kesimini temsil eden karakterlerin rolü, tavır ve davranışları, görsel durumu ve kullandığı dil, o dizileri izleyen bireylerin zihin dünyasında, o karakterin temsil ettiği toplumsal kesime karşı bir düşünce oluşturmakta ve bireylerin dünyasında bu anlamda belli bir tasavvurun oluşmasına etki etmektedir.
Televizyon, kişiler üzerinde etkisi her geçen gün artan ve insanların hayatlarına farklı şekillerde tesir eden önemli bir iletişim aracıdır. Büyük ölçüde bireylerin gözlerine, kulağına ve zihin dünyasına hitap etmesi ve olayları canlıymış gibi sunması insanların televizyondan etkilenme oranlarının artmasına neden olmaktadır. Bu etkileme düzeyi kendisini, daha çok izleyenleri belli bir konuya yönlendirmede ve belli bir anlayış oluşturmada göstermektedir. Yönlendirici olan televizyon, gündelik hayatta yapmış olduğumuz hemen her şey hakkında bizim yerimize düşünüp karar veren, tavır ve davranışlarımızı etkileyen ve kamuoyu oluşturma gücü sayesinde olaylar karşısında nasıl bir tavır sergilememiz gerektiğini bize söyleyen hatta “nüfusun çok büyük bir bölümünün beyinlerinin oluşturulmasında bir tür fiili tekele sahip” araç haline gelmektedir. Bu tekelleşmeye bağlı olarak ise birey, farkında olmadan kitle iletişim araçları tarafından sunulan imajlar ve algılar doğrultusunda kendini yeniden tanımlamaya ve algılamaya başlamaktadır. “Televizyon reklamları, moda dergileri, gazeteler ve diğer ideolojik sloganlar ferdin hayatında kimi zaman ailesinden ve okulundan da daha fazla etkili olurlar. Kişi, kitle iletişim araçlarından kendisine sunulan bu yeni hayat tarzı empozesiyle, gerçek problemlerinden uzaklaşır, prensiplerine dikkat etmemeye başlar veya onlara yönelik farkındalığını kaybeder. Bunun belki de toplumsal olarak hissedilen en somut alanı dini fikir ve davranış alanıdır. Birey, kendi inanç ve değerlerini televizyon ve diğer medya araçlarından okuduğu ve gördükleriyle belirlemekte ve kimi zaman bu durum hayatında ciddi değişikliklere neden olmaktadır”
Televizyonun insanı etkileme ve yönlendirmesinde belirleyici olan, onun duyu organlarına hitap etmesidir. Herhangi bir iletişim aracı ne kadar çok duyu organına hitap ediyorsa, insanın etkilenme oranı da o kadar yüksek olacaktır. Televizyonun, mesela radyonun aksine, insanı etkileme ve yönlendirmede baskın olduğu birçok alan söz konusudur. Bu alanlardan birisi de hiç şüphesiz dini alandır. Televizyon, sahip olduğu güç sayesinde din ve dini kurumlar üzerinde önemli ölçüde etkili olmakta ve dinin ortaya koyduğu değerler üzerinde bazen olumsuz durumların oluşmasına sebebiyet vermektedir. Bu tasavvurun oluşumunu televizyon, dini programlar, dini yayınlar ve dini ögelerin içerisinde bulunan dizi ve filmler aracılığıyla yapmaktadır.
Bununla birlikte, Her bireyin her konuda kendine has kanaati olacağı ön kabulüyle, her fikrin kendine ifade alanı bulabildiği kitle iletişim araçlarında başka bireylerin korunma ve saygı duyulma hakkı kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Bireysel düşünce ve yargılarında herkes özgürdür. Ancak sorumlu yayıncılık anlayışını benimsemesi gereken medya hizmet sağlayıcı kuruluşlarda bunların ifade edilmesi sırasında hak ihlali doğurabilecek aşağılayan, dalga geçen, itham eden, ayrımcılık yapan, nefret dili kullanılarak toplumun bir kesimini ötekileştirici bir dil ve üslubun kullanılması hukuki ve ahlaki düzeyde çeşitli toplumsal sorunları ortaya çıkaracak nitelik arz etmektedir. Medya hizmet sağlayıcı kuruluşlardan bu sorumluluk çerçevesinde yayın yapmaları beklenmektedir.
Yayıncılık faaliyetinde; toplumun genelinde var olan farklı fikir, kültür, duygu, inanç, köken, ekonomik durum gibi unsurların göz önünde tutularak her programın verdiği mesajın toplumda nasıl algılanacağını bilmek, kitlelerin bunları seyrettikten sonra duygu, düşünce ve davranışlarında nelere yol açacağını hesaplamak, sorumlu yayıncılık anlayışının bir gereğidir. Ayrıca önemli fonksiyonları olan kitle iletişim araçlarının sahiplerinin, yöneticilerinin veya sunucularının yaşadıkları toplumun değerlerine, inanç ve dini hassasiyetlerine, evrensel insan hakları veya insan onuru gibi kavramlara özel hassasiyet göstermesi, yayınlarında bunlara titizlikle uyması, sahibi oldukları medya mecrasında yer alan program içeriklerinde bu değerlerin korunması noktasında çaba göstermesi öznel inisiyatife bağlı ihtiyari bir durum değil yayıncının yasal sorumlulukları arasındadır.
Medyanın insanları etkileme ve kamuoyu oluşturma kabiliyeti çok güçlüdür. Bu kabiliyet medyanın bütün insanlara rahatlıkla ulaşabiliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte medyanın sahip olduğu bu güç, beraberinde büyük sorumluluklar da getirmektedir. Özellikle yayın esnasında kullanılan ifade ve üslupta sorumlu yayıncılık anlayışıyla hareket edilerek toplumsal barış ve huzuru bozabilecek nitelikte her türlü yorum ve değerlendirmelerden uzak durulması yayın kuruluşlarının kamusal sorumluluğudur.
6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 8. maddesinin (f) fıkrasında da “Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz” ilkesi benimsenmiştir. Bir yayın ilkesi olarak kanunda yer alan bu düzenlemenin amacı: milli ve manevi değerlerin toplumu bir arada tutma özelliği ve bu değerlerin kendine gelişme yeri bulduğu ailenin toplumun temeli olduğu fikrinden hareketle, Türk ailesinin bütünlüğünün ve toplumda var olan milli ve manevi değerlerin korunmasını sağlamaktır. Görüldüğü üzere hem Avrupa Sınır Ötesi Televizyon Sözleşmesi’nde, hem de Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’da, yayıncı kuruluşlara yayınlarının içeriğinde; gelenek, görenek, ahlâk gibi unsurları taşıyan ve “toplumsal ilişkilerde uygulanması gerekli davranış tarzları” için kullanılan “edep” kavramına ve “milli ve manevi değerlere” uygun yayın yapmaları gerektiği, bunun “yayıncının sorumlulukları” arasında bulunan en temel esaslardan olduğu bildirilmektedir. İfade özgürlüğü, yayın özgürlüğünün temeli olmakla beraber yayın kuruluşlarının ekranları aracılığıyla izleyiciyle buluştuğu programlarında dikkatli bir dil ve üslup kullanmaları yine yasal yükümlülükleri arasındadır.
Sonuç olarak, yayın kuruluşlarının, dini değerler ve inanca dair konuları toplumsal hassasiyetleri göz önünde bulundurarak yayın yapmaları yayın etiği açısından önemli bir husustur.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, söz konusu dizinin ihlale konu sahnelerinde "Babası 28 Şubatçıydı onun", "Bana ticareti öğretiyor kadın başıyla", "Çok gericiydi onlar", "Çok mülayim görünürler ama her şey beklenir", "Ahh sardılar memleketi", "ya bırak beni pis", "siz neden çıktınız ki mağaranızdan?" "ikili ilişkiler kullanılarak hastanın doktor kararı olmadan hastaneden çıkarılması", "hileli ticaret", "küçük yaşta evlilik", "çocuğun eğitim hakkının engellenmesi", "Başhekimin belirli grupların etkisi altında kalması", "Kanunsuz olarak bir bebeğin bizzat doktorlar tarafından çalınması" şeklinde sarf edilen ifade ve davranışların oldukça farklı ve zengin bir değerler bütünü olan Türk toplumunun farklı ama birbiriyle uyumlu olan değer ve normlarının kendi içinde tezat oluşturacak şekilde sunulması ile hem bu değerleri hem de bu değerler ile yüzlerce yıl içinde oluşturulmuş aile, eğitim, farklı dini inanış biçimlerini içeren kurumların hedef alındığı, dizi filmde ele alınan ve “Faniler” olarak isimlendirilen tarikat ile hileli ürün satımı, eğitim ortamında küçük çocuklara dayak atılması, devlet kurumunun işleyişine müdahale edilmesi gibi unsurların bir araya getirildiği görülmektedir. Her biri sorunlu olan bu davranış biçimlerinin inançlarıyla ön plana çıkan bir grubun normal davranış biçimleri olarak sunulması stereotipleştirme yapılan yanlış bakış açısını göstermektedir. Yapımda her iki farklı görüşteki ailede aile içi ilişkilerin kopuk, çocuğun yetiştirilmesi ve eğitim durumunun ebeveynlerden kaynaklı olarak sorunlu, ailede yer alan kadının habersizce evi terk etmesi, iki farklı uç olarak gösterilen Atatürkçü doktorun çocuk çalması, dini grubun hileli işleri ve eğitim kurumunda küçük çocuklara şiddet uygulanması gibi yukarıda bahsedilen değer ve norm uyumsuzluğu dolayısıyla toplumumuzu bir arada tutan aile, eğitim gibi kurumların içi boş, tezatlarla dolu gibi gösterildiği, dizide bahsi geçen tarikat üyelerinin olumsuz tutum ve davranışlarına sıklıkla yer verilmekte olup, stereotipleştirme yapılarak izleyicide bütün dini yapıların bu tarz karakteristik özelliklere sahip olduğu düşüncesi oluşmasına neden olabileceği, ayrıca dizi film karakteri Meryem'e karşı kullanılan “çek elini pis” ve “mağaradan mı çıktınız?” gibi ifadelerle muhafazakar kadınlara karşı diğer kadınlar tarafından ötekileştirici ve aşağılayıcı bir dil kullanılmasının toplumsal bölünmeyi artırıcı nitelikte olduğu, toplumsal yapı ve kültür gereği doğal olan ayrılıkların bir kesimi aşağılayacak şekilde kullanılmasının toplumun milli ve manevi değerlerini incitici nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu nedenle söz konusu yayında, 6112 sayılı Kanun'un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlal edildiği sabit görülmüştür.
Anılan yayın kuruluşu hakkında;
6112 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinin ihlali nedeniyle; Kanun’un 32’inci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, ihlalin ağırlığı, ihlalin mahiyeti, anılan madde ile korunmak istenen kamusal menfaat göz önünde bulundurularak, %3 oranında idari para cezası uygulanmasına ve idari tedbir olarak program yayınının takdiren iki (2) kez durdurulmasına, karar verilmiştir.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan; "Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz." ilkesinin ihlali nedeniyle;
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bu Kanun’un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (d), (f), (g), (ğ), (h), (n), (ö), (s), (ş) ve (t) bentlerindeki yayın hizmeti ilkelerine ve aynı maddenin dördüncü fıkrasına aykırı yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşlara, ihlalin ağırlığı ve yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde ikisinden beşine kadar idarî para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz. Ayrıca, idarî tedbir olarak, ihlale konu programın yayınının beş keze kadar durdurulmasına, isteğe bağlı yayın hizmetlerinde ihlale konu programın katalogdan çıkarılmasına karar verilir. İhlalin mahiyeti göz önünde bulundurularak, bu fıkra hükümlerine göre idarî para cezası ile birlikte idarî tedbire karar verilebileceği gibi, sadece idarî para cezasına veya tedbire de karar verilebilir.” hükmü uyarınca, idari para cezası ve program yayını durdurma idari tedbirinin uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Kasım 2023 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 302.754.664,99 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 9.082.640,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi (onbeş gün) içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) İdarî tedbir olarak, ihlale konu PROGRAM YAYINININ TAKDİREN 2 (İKİ) KEZ DURDURULMASINA, bu idari tedbirin uygulanma zamanının kuruluşa yapılacak tebligatta bildirilmesine,
d) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan; “… Yükümlülük veya yasağa aykırılık dolayısıyla idarî tedbir olarak programın yayınının durdurulması kararının verilmesi halinde, yaptırım uygulanmasına sebebiyet veren fiilin işlenmesinden dolayı sorumluluğu olan programın yapımcısı veya varsa sunucusu, yayının durdurulduğu süre zarfında, aynı veya farklı medya hizmet sağlayıcı kuruluşta hiçbir ad altında başka bir program yapamaz veya sunamaz.” hükmü uyarınca, işlem yapılması hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
e) İdari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan programın yerine, Üst Kurulca gönderilen programların, programın başında; “Bu program, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun 28.12.2023 tarih ve 2023/51 sayılı toplantısında alınan 36 No’lu kararı uyarınca, kuruluşumuzun 18, 25.12.2023 tarihlerinde 19:57 ve 20:11 saatlerinde saat yayınladığı "Kızıl Goncalar" adlı dizi film yayınında, 6112 sayılı Kanun'un 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde yer alan, yayın hizmetleri ‘Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.’ ilkesinin ihlali nedeniyle idari tedbir uygulanması sonucu yayını durdurulan program yerine yayınlanmaktadır.” metninin anlaşılır şekilde okunarak DVD/CD’de yer aldığı şekliyle ticari iletişim yayını içermeksizin yayınlanmasına, ayrıca anılan metnin program yayını süresince ekranın altında akar yazı ile verilmesine,
f) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “ (…) 8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir... Programlarının yayını veya yayınları süreli durdurulan medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yaptırım kararının tebliğine rağmen kararın gereklerine aykırı olarak yayınlarına devam etmesi halinde yayın lisansının iptaline karar verilir.” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 28.12.2023 tarih, 2023/51 sayılı toplantısında alınan 36 No’lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.
Üst Kurulun 28.12.2023 tarih ve 2023/51 sayılı toplantısında alınan 36 No’lu karara karşı oy yazısı.
Necdet İPEKYÜZ Şerhidir.
Üst Kurulun 28.12.2023 tarih ve 2023/51 sayılı toplantısında alınan 36 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.