İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığının 25.12.2024 tarih ve 120 sayılı yazısına konu SZC logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluşta 17.12.2024 tarihinde saat 16:58’de yayınlanan "Haber Saati" adlı program yayınına ilişkin uzman raporu ile video görüntülerinin incelenmesi ve değerlendirilmesiyle yapılan görüşmeler sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin uzman raporunda ayrıntıları belirtildiği üzere, SZC logosuyla yayın yapan medya hizmet sağlayıcı kuruluş tarafından 17.12.2024 tarihinde saat 16:58’de canlı olarak yayınlanan, sunuculuğunu Serap Belovacıklı'ın yaptığı "Haber Saati" isimli haber bülteninde, haber sunucusu ile program konu arasında geçen diyaloglarda; “Dönelim bütçe görüşmelerine. Bütçe görüşmelerinde tansiyon yükseldikçe yükseliyor. CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba bütçe görüşmelerinde söz aldı kürsüye çıktı elinde iki tane arkamda görmüş olduğunuz pankarta iki tane fotoğraf yapıştırılmıştı. Çok önemli bir tanesi vatan uğruna, millet uğruna, sınırlarımız uğruna, cumhuriyet uğruna, bayrak uğruna, Atatürk uğruna, Türk Milleti uğruna şehit olmuş bir evladımızın derme çatma evi. Bir diğeri Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı eski Melih Gökçek'in oğlunun evi Osman Gökçek'in evi. Gökçek dönemindeki ihaleleri de gündeme getirdi Veli Ağbaba AKP'lilere seslendi.-...- İki resim var elimde birisi bu biri bu. Bu resim Şehit Osman'ın evinin resmi bu resim yüzsüz Osman'ın yeni yaptığı evin resmi. Şehit Osman şehit oluyor ki yüzsüz Osmanlar utanmaz Osmanlar daha rahat yaşasın diye.- CHP'li Veli Ağaba bir elinde şehit askerin evini diğer elinde eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melik Gökçek’in oğlu AKP'li vekil Osman Gökçek'in lüks evini gösteren fotoğrafla çıktı meclis kürsüsüne.- Ankara Büyükşehir Belediyesi'ni 25 yıl yöneten ama rantını elinden aldığı için herkese çamur atan bir troll bir Ankara bebesi var. Hani diyor ya Altınpark’ı yaptım Göksu Parkı’nı yaptım. Buradaki ihalelerin tamamını bir aileye vermiş Korkutata ailesi. Ankaralı fakirin fukaranın yetimin hakkını bir aileye vermiş.- Melih Gökçek'in Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı dönemini eleştirdi. Bir aileye verilen ihaleleri sıraladı. Osman Gökçek'in evini bu aileden aldığını ekledi sözlerine.- Gördüğünüz biraz önce gördüğünüz şu ev Osman Gökçek almış. Kimden almış? Korkutata ailesinden sonra büyümüş büyümüş büyümüş 14.000 metrekare olmuş. Değerli arkadaşlar. Şimdi AK Partililere söylüyorum Sayın Bakana söylüyorum elinizi vicdanınıza koyun bir yoksulluğa bakın bir de Osman Gökçek'in malikânesine bakın.- Ağbaba AKP’lilere seslendi. Gökçek’e dair üç şık sunup birini tercih etmelerini istedi.- Bu malikâneyi dünyada üç kişi yapar. Bir Kolombiya’daki uyuşturucu baronları, iki Arap şeyhleri, üç hırsızlar. Şimdi size soruyorum Osman Gökçek kim? A uyuşturucu baronu, b Arap şeyhi, c hırsız. Takdir sizin.- Gökçek'e yönelik eleştirileri CHP grup başkanvekili Murat Emir de sürdürdü. O anlarda sadece Osman Gökçek meclis sıralarından gülerek konuşmayı dinledi.”,
Haberin ardından KJ’de “Belediye Müteahhidinden” Gökçek’e Yavru Saray" ve "14 Bin 437 Metrekareye Yüzme Havuzu, Hamam, Eğlence Salonu, 10 Banyo" alt manşetlerinin yer aldığı ve CHP Milletvekili Veli Ağbaba’nın konuk olarak katıldığı yorum bölümünde ise; “Tabi insan bir yüz kızarması bir utanma duygusu ya da bir tepki bekliyor ama gülümseyen bir Osman Gökçek'le karşı karşıyayız. CHP Malatya milletvekili Veli Ağababa hoş geldiniz. Bir de bütçe görüşmelerindeki bu yükselen tansiyonu sizden dinleyelim.- Evet, çok teşekkür ederim Serap Hanım. Tabi bütçe deyince insanların hem yaşam koşullarını gündeme getiriyoruz hem ekonomiyi gündeme getiriyoruz. Bugün de hem beş kişinin yanarak öldüğü evi şehit evlerini ve malum Osman Gökçek'in evini gündeme getirdik. Şimdi hem sendikalar hem toplumun geniş kesimleri vergiyi konuşuyor vergiyle adaleti konuşuyor biliyorsunuz. Verginin Türkiye'de toplanan verginin yaklaşık % 70'i dolaylı vergi. Burada da gündeme getirmeye çalıştığımız şey hiç vergi vermeden böyle bir eve nasıl sahip olabiliyorsunuz onu gündeme getirdik. Osman Gökçek daha önce Beyaz TV'nin sahibi olduğu iddiasını gündeme getirdiğimde 4 Temmuz 2024'te kim Beyaz TV'nin sahibi ise şerefsizdir istifa etmeyen şerefsizdir diye bir konuşma yapmıştı. Ben oranın çalışanıyım demişti o Beyaz TV'de çalışan birisi böyle 4 bin metrekare 2 bin 400 metrekare civarında 14 dönüme Ankara'nın en değerli yerinde 14 dönüme sahip bir villaya sahip villa demek de yanlış olur bir malikâneye ya da bir büyük saraya sahip oluyor. Siz de gazetecisinin bunu siz çok daha iyi değerlendirebilirsiniz. Maalesef Türkiye’de bir cezasızlık kültürü egemen aslında bir dönemi anlatan bir konuşma bu. Bir tarafta zenginleşen haksız zenginleşen emeksiz zenginleşen bunlar ortaya çıktığı zaman da utanmayan bir anlayış var. Konuşmamın devamında da söyledim eski Türkiye ile yeni Türkiye karşılaştırılıyor eski Türkiye'de eskiden utanma duygusu vardı. Örneğin Özal döneminde bir bakanla ilgili bir yolsuzluk gündeme geldiğinde istifa etmişti ve ettirmişti ya da 80 Öncesinde bir bakan yargılanmış cezaevinde yatmıştı ama maalesef bu dönemde bu iddiaların muhataplarını bırakın cezalandırılmasını utanmıyorlar bile hala sosyal medyada trollük yapmaya devam ediyorlar. Biliyorsunuz Melih Gökçek 2018'de istifa ettirilmişti birçok belediye başkanıyla. O zamanki istifa ettirilme gerekçesi bütün Türkiye'nin bildiği gibi FETÖ suçlamasıydı. Birçok insan Bank Asya’ya para yatırdığı için cezaevine girdi mesleğinden oldu ya da oğlunun burs oğlu burs aldığı için burs parasını okul taksitini Bank Asya'da ödediği için cezalandırıldı ekmeğe muhtaç edildi ama bu FETÖ ile iç içe geçmiş geçtiği iddia edilen iktidar tarafından iddia edilen birisi hiç ceza çekmedi. Yani Türkiye'nin aslında konuşulması gereken konusu Türkiye açısından konusu bu. Bugün bakın ekonomi kötü emekli aylıkları 12.500 lira asgari ücret 17.000 lira bunların hepsi düzelir. Yani burada ciddi bir ekonomi yönetimi gelirse bu yoksulluk da düzelir işsizlikle düzelir ama düzeltmemiz en gereken en önemli konu bence ahlak. Maalesef ahlakını kaybetmiş yaptığından utanç duymayan yüzü kızarmayan bir anlayış maalesef Türkiye'de iktidar kesiminde gücü elinde olan kesimlerde hâkim oldu. Bunu gündeme getirmeye çalışıyoruz bunu söylemeye çalışıyoruz yani maalesef iki Türkiye var bir Türkiye'nin birinde vatan bayrak ezan Kur'an deyip kendi pisliklerini kutsal değerlerimizle örterek hızla zenginleşen emeksiz zenginleşen bir kuruş vergi ödemeden zenginleşenler var bir de işte askere giden askerliğini yapan şehit olan badanasız boyasız evler var Türkiye'nin gerçeği bu. Bir tarafta kâğıt topladı çocuklarına bakmak için kağıt toplayan bir anne var Beş çocuğunu ölümüne ölen bir barakada bir naylon barakada yaşayan bir aile var. Bir de bir başına 250 metrekare kapalı havuz işte onlarca banyosu oturma salonu mutfağı hatta bakın hizmetli odası birçoğumuzun evinden daha büyük. Bugün...- Burada şu yanlış anlaşılmasın Sayın Ağbaba, biz zenginliğe düşman değiliz eğer hakka hukuka uygunsa adaletli bir gelirse vergisini de ödüyorsa biz buna düşman değiliz tabi ki ama vatandaş yurttaş bu haldeyken sizin tepkiniz tam olarak bu. - Tabi ki yani bir sanayici sanayici çalışmış emek çekmiş güzel evlerde oturuyor buna kimsenin itirazı yok. Vergisini ödemiş kimsenin itirazı yok ya da bir tüccar iş yapmış ticaret yapmış ev almış buna kimsenin itirazı yok arabaya binmiş buna kimsenin itirazı yok. Yani bizim burada dile getirmeye çalıştığımız şey nereden kaynağı belirsiz paralarla sahip olunan zenginlikleri gündeme getirmeye çalışıyoruz. Yoksa İstanbul'da ki bunu parayla kazanıp yapan zengin de bulamazsınız bu evleri yani. Koç Ailesi bile böyle bir evde oturmuyordur muhtemelen Sabancı ailesi böyle bir evde oturmuyordur. Çünkü emek çekerek alın teri dökerek vergi ödeyerek bu evleri yapıyorlar. Buradaki gündeme getirmeye çalıştığımız şey yani zengin niye zengin demiyoruz zengin çalışarak zengin olacak tabi ki yani ama vergi ödemeden kaynağı belli olmadan bir gün çalışmadan bakın bir gün esnaflık yapmadan tüccarlık yapmadan zenginleşenleri gündeme getiriyoruz. Bu sadece Osman Gökçek mi vallahi başkaları da vardır mutlaka burada. Yani Türkiye maalesef bu dönemde bir tarafta işte kamuda tasarruf deniyor bir tarafta vergi yükleri geliyor telefona bile konuştuğumuz telefona bile vergi geliyor.- Bu arada bu fotoğraflar ekranda dönenler de temsili onu da buradan hatırlatalım.- Evet Evet bunlar temsili ama bu inşaat şu anda şu anda yapılıyor bu inşaat bu inşaat zaten bugün benden sonra Osman Gökçek de konuştu hiç şeyi yalanlamadı yani böyle bir evinin olmadığını yalanlamadı. Benim burada mal bildirimde bulunmuştum bunu dedi hiç yalanlamadı böyle bir şatafatı böyle bir malikâneyi yalanlamadı. Yani bunu kamuoyunun takdirine vicdanına havale ediyoruz. AK Parti'ye de söyledim Cumhurbaşkanı yardımcısına da söyledim siz de bakın işte cumhuriyetin vermiş olduğu imkânlarla Bingöl’ün fakir bir ailesinin çocuğusunuz gelmiş Cumhurbaşkanı yardımcısı olmuşsunuz Allah aşkına bu emekle bu yani milletvekilliğiyle siyaset yaparak bu zenginleşme olabilir mi? Bunun babası ömründe bir gün ticaret yapmamış tüccarlık yapmamış sanayicilik yapmamış ne yapmış önce SEÇEK Genel Müdürü sonra Keçiören Belediye Başkanı sonra milletvekili 25 yılda 24 yılda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı. Şimdi burada söyleyeyim kim ki siyasetten zenginleşiyorsa kim ki milletvekilliğinden zenginleşiyorsa hangi partilerin olduğu önemli değil başka şey açıklaması yok bu hırsızdır yani bunun başka bir açıklaması yok. Peki CHP Malatya milletvekili Veli Ağbaba dileyelim herkesin vergisini ödediği daha doğrusu yüzde seksenin yüzde yirmiyi zenginleştirmek için çalışmadığı bir ülkeye uyanalım bir gün adalet yerini bulsun. Çok teşekkür ederiz.- Ben teşekkür ediyorum iyi yayınlar.” şeklinde ifadelere yer verildiği görülmüştür.
Demokratik idare biçimi siyasal anlamda bireylerin haklarını yasayla koruma altına alan değerler bütününü ifade ederken, sosyolojik anlamda ise bu değerler bütününün uygulamaya yönelik içeriğinin düzenlenmesini ifade etmektedir. Her bireyin her konuda kendine has kanaati olacağı ön kabulüyle, her fikrin ifade bulduğu mecra yani kitle iletişim araçları marifetiyle başka bireylerin korunma ve saygı duyulma hakkı ortaya çıkmaktadır. Ancak, şüphesiz bu hak, sınırsız ve kontrolsüz bir eleştiriyi beraberinde getirmemeli, yasa ve ahlak kuralları içerisinde çizilen bazı sınırlar yardımıyla kamuoyunun doğru ve objektif bir şekilde bilgilendirilmesine katkı sağlamak amacıyla kullanılmalıdır. Ayrıca kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Yayıncılığın kamusal bir sorumluluk olduğu gerçeğinden yola çıkarak gazetecilik olanakları içerisinde üretilen haberlerin tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması beklenmektedir.
Demokrasinin en temel önceliklerinden biri halkın haber alma özgürlüğü olduğundan demokratik rejimlerde medya, kamuoyu oluşumunda hayati öneme sahip bir aktördür. Öyle ki; medyanın yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü güç olduğu çoğu otorite tarafından kabul edilmektedir. Basın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra gelen dördüncü kuvvettir. Medyanın dördüncü güç rolüne ilişkin klasik değerlendirme, hükûmet hakkında enformasyon toplayan ve tüm yurttaşlara hükûmet hakkında enformasyon dağıtan bağımsız medyanın, bir denge unsuru ve hayati önem taşıyan bir kontrol mekanizması olarak hizmet ettiği yönündedir.
Bu açıdan bakıldığında medyanın gücü ne kadar fazlaysa medya mensuplarının sorumluluğu da o ölçüde artacaktır. Muhakkak ki medya mensuplarının, halka karşı sorumlulukları bulunan siyasi kişi veya kuruluşları eleştirme ve onların gerçekleştirdikleri eylemler hakkında kamuoyunu bilgilendirme hakkı bulunmaktadır. Ancak bu hak kullanılırken tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün verilerek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması; kişi, kurum ve kuruluşların haklarının da gözetilmesi gerekmektedir. Gerçeklerin değiştirilerek aktarılması, kişinin yanlış bilgilendirilmesine ve toplum içinde yanlış anlaşılmalara neden olabilir.
Haber aktarımında doğruluk, gerçeklik ve tarafsızlık haberciler açısından hem hukuki hem de ahlaki zorunluluktur. Gerçek olmayan haber ve duyurular, mesleki etik değerlere ters düşen durumlardandır. Medya kuruluşlarının kamuoyunu aydınlatma, bilgilendirme görevi her durumda hassasiyetle ve sorumlulukla ele alınmalıdır. Bir yayın sırasında yayına konu olan net ve doğru bilgilere erişim izleyici kitle nezdinde çok önemlidir. Kesinlikten uzak bilgilerle yapılan haberler, habere ve haberciye karşı güven kaybına neden olmaktadır. Haber unsurlarından ve ögelerinden en önemlisi doğruluk ve gerçekliktir. Bir program yayınlanmadan önce teknik hazırlık, stüdyo içerik hazırlığı vb. birçok ön denetimden geçmektedir. Yayın kuruluşları tarafından tüm kamuoyunu ilgilendiren haberlerin meslek ilkeleri uyarınca teyit edilmeksizin yayınlanmaması gerekir.
Bilindiği üzere medya aynı anda milyonlarca insana seslenebilme ve bir mesajı yayabilme, kabul ettirebilme gücüne sahiptir. İnsanların dünyada yaşanan olayları izlemede gözü ve kulağı her geçen gün önemini daha da arttıran kitle iletişim araçları olmaktadır. Kitle iletişim araçlarının işlevlerinden biri olan bilgi verme söz konusu olduğunda doğruluk ve tarafsızlık ilkeleri ön plana çıkmaktadır. Medya tarafından kasıtlı bir şekilde yanlış ya da yanlı haberlerin yayınlanması toplumsal düzeni tehdit edebilmektedir. Ana haber bültenleri, sıklıkla gün sonunda olup bitenleri öğrenmek amacıyla bireyler tarafından tercih edilen programlar olduğu bilgisinden hareketle ana haber bültenlerinde işlenen haber konuları, haber sıralaması, sunucunun haberi sunuş tarzı gibi unsurlar izlenirliği ve dolayısıyla izleyiciyi etkilemektedir.
Bununla beraber kitle iletişim araçlarıyla topluma sunulan haberlerde belirli ölçütlerin bulunması da önem arz etmektedir. Buna göre nesnellik, tarafsızlık ve dengelilik, yorumdan ayrılık, yansızlık, sadelik, doğruluk, açıklık ve kesinlik ilkeleri haberlerin üretim ve topluma sunumunda temel ilkeler olarak iş görmektedir.
Yayıncılığın aynı zamanda bir kamusal sorumluluk görevi olduğu da düşünüldüğünde yayınların Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yürütülmesi bir zorunluluktur. Bu ilkelere göre tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerinden ödün vererek kamuoyunu yanlış yönlendirebilecek yayınlardan sakınılması gerekmekte, soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin olunmaksızın yayınlanmamalıdır. Yayıncıların tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas alması ve soruşturulması Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde mümkün olan haberleri, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlamaması toplumda özgürce kanaat oluşumunun sağlanması için önem arz etmektedir.
Konuyla ilgili Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde de benzer bir hüküm bulunmaktadır. Mezkûr sözleşmenin ifade özgürlüğüne ilişkin 10'uncu maddesinde: "1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda gerekli tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, nizamın sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin açığa vurulmasının önlenmesi veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı merasime, koşullara, sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanabilir." kuralı yer almaktadır.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, gazetecilik mesleğiyle ilgili olarak, "Çözüm Tasarıları" adı altında belirlediği öneriler ele alındığında söz konusu raporla ilişkili aşağıdaki maddeleri içermektedir: 1) Gazetecilik mesleği hak, yükümlülük, özgürlük ve sorumluluk gibi birçok kavramı içinde barındırır, 2) Gazeteciliğin temel ahlaki prensiplerinden biri de haber ile yorum arasındaki belirgin ayrımın çizilmesi ve bunların karıştırılmamasıdır. Haber gerçeklere ve verilere dayalı bilgilendirmedir. Yorum ise yazanın, yayımlayanın ya da medya şirketlerinin düşüncelerini, inançlarını ve kişisel yargılarını içerir, 3) Haber yayımı gerçeklere dayandırılmalı ve doğruluğu ispatlanabilir olmalıdır. Haberin sunumunda ve betimlemelerde tarafsız davranılmalıdır. Haber başlıkları ve özetleri mümkün olduğunca doğruları ve eldeki verileri yansıtmalıdır, 4) Kişi ve kuruluşlarla ilgili olaylar üzerine yapılan yorumlar gerçekleri ve verileri çarpıtmamalı ve gizlememelidir.
Medyanın gündelik hayatta edindiğimiz izlenimlerimizden çok daha etkili bir biçimde algımızı şekillendirdiği söylenebilir. Sahip olduğumuz birçok fikir ya da ön yargı kişisel deneyimlerden ziyade görsel ya da yazılı medyadan edindiğimiz bilgiler çerçevesinde oluşmaktadır.
Yukarıda yer verilen açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde, ihlale konu yayında; Mv. Osman GÖKÇEK ve Korkutata ailesi hakkında çeşitli konularda suçlayıcı ve itham edici iddialara yer veren yayın kuruluşunun kamusal sorumluluktan uzak taraflı kişisel görüşlerle izleyicinin özgürce kanaat edinmesine engel olabilecek nitelikte bir içeriğin yayınlanmasına aracılık ettiği, bununla tarafsızlık ilkesine aykırı ve toplumda özgürce kanaat oluşumunu engelleyebilecek bir yapıda toplumu belli bir düşünceye sevk etmeye çalışarak yayıncıların sahip olması gereken sorumlu yayıncılıktan uzak bir tutumla tarafsızlık, doğruluk ve gerçeklik ilkelerine aykırı yayın yapıldığı kanaatine varılmıştır.
Bu itibarla;
6112 sayılı Kanun’un 8'inci maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde yer alan, "Tarafsızlık, gerçeklik ve doğruluk ilkelerini esas almak ve toplumda özgürce kanaat oluşumuna engel olmamak zorundadır; soruşturulması basın meslek ilkeleri çerçevesinde mümkün olan haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğundan emin olunmaksızın yayınlanamaz; haberin verilişinde abartılı ses ve görüntüye, doğal sesin dışında efekt ve müziğe yer verilemez; görüntülerin arşiv veya canlandırma niteliği ile ajanslardan veya başka bir medya kaynağından alınan haberlerin kaynağının belirtilmesi zorunludur." ilkesinin ihlali nedeniyle,
6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan; “8 inci maddenin birinci fıkrasının diğer bentleri ile ikinci ve üçüncü fıkralarında ve bu Kanunun diğer maddelerinde belirlenen ilke, yükümlülük veya yasaklara aykırı yayın yapan ve/veya bu Kanun hükümleri kapsamında Üst Kurul tarafından belirlenen yükümlülüklerini yerine getirmeyen medya hizmet sağlayıcıya ihlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği aydan bir önceki aydaki brüt ticari iletişim gelirinin yüzde birinden yüzde üçüne kadar idari para cezası verilir. İdarî para cezası miktarı, radyo kuruluşları için bin Türk Lirasından, televizyon kuruluşları ve isteğe bağlı medya hizmet sağlayıcıları için onbin Türk Lirasından az olamaz.” hükmü uyarınca idari para cezası uygulanması gerektiği,
a) İhlalin ağırlığı, yayının ortamı ve alanı göz önünde bulundurularak, ihlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Kasım 2024 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 23.462.198,87 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, yüzde üç oranı (%3) 703.866,00 TL İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b) İdari para cezasının tebliğinden itibaren bir ay içerisinde, Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Tek İdare Tahsilat Alt Hesabı TR46 0001 0017 6200 9999 9955 88 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32’nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiğinin veya 6112 sayılı kanunun 32’nci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca, tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, aynı maddenin 11’inci fıkrası uyarınca 1 ay içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunulabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanun'un 32’nci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “8’inci maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri dışındaki bentlerini, aynı maddenin ikinci fıkrasını ve bu Kanunun yayın hizmetlerinde ticari iletişimi düzenleyen hükümlerinden herhangi birini yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde yirmiden fazla ihlal eden medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayını beş güne kadar durdurulur. Bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının beş günden on güne kadar durdurulmasına; ihlalin ikinci tekrarı halinde ise yayın lisansının iptaline karar verilir. …” hükmü uyarınca işlem tesis edileceği hususunun yapılacak tebligatta bildirilmesine,
Üst Kurul Üyesi Ahmet Can BUĞDAY, Dr. Necdet İPEKYÜZ, Tuncay KESER ve İlhan TAŞCI’nın karşı oyları ve oyçokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurul’un 27.12.2024 tarih ve 50 sayılı toplantısında alınan 54 No’lu karara karşı oy yazısı.
İlhan TAŞCI Şerhidir.
Üst Kurulun 27.12.2024 tarih, 2024/50 sayılı toplantısında alınan 54 No.lu karara karşı oy yazısı.
Tuncay KESER Şerhidir.