İnceleme ve Değerlendirme : İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nın 19.11.2015 tarihli ve 1841 sayılı yazısı ve eklerinin incelenmesi sonucunda;
Bahse konu yayına ilişkin Uzman Raporunda;
“IMC logosu ile yayın yapan DYT YAYINCILIK HİZMETLERİ A.Ş. adlı medya hizmet sağlayıcı kuruluş 11.11.2015 tarihinde 13.00-13.56 saatleri arasında yayınlanan haber bülteninde Silvan'da güvenlik güçleri ile terör örgütü PKK arasında yaşanan çatışmaları gündemine taşımış, muhabirlerle ve siyasilerle konuyla alakalı olarak telefon bağlantısı yapmıştır.
Sunucunun"İlk adresimiz oldukça sıcak bir nokta: Diyarbakır'ın Silvan ilçesi. İlçede 6 kez uygulanan sokağa çıkma yasağının 9. gününde mahallelere askeri operasyon düzenlendi. Abluka altındaki Mescit Mahallesi'nde helikopter ve tank destekli askeri operasyonda bir teğmen hayatını kaybetti, bir uzman er yaralandı."anonsu ile başlayan haber bülteni yoğun olarak Silvan'da yaşanan terör faaliyetlerini önleme amacıyla başlatılan askeri operasyonlar ve sokağa çıkma yasağını gündemine taşımıştır. Mezkur tarihlerde yayınlanan haber bülteninde siyasilerle de telefon bağlantıları yapılmıştır. Gerek telefon bağlantılarından gerekse haber bülteninin konuyu ele alma açısından değerlendirilme yapıldığında, terör faaliyetlerini önleme amacı güden bir devletin kolluk kuvvetlerinden sivil halkı katleden cani bir örgüt, devletin ise soykırımcı olarak lanse edildiği tespit edilmiştir.
Rapora esas teşkil eden noktayı 13.23-13.33 süreleri arasında sunucu Yadigar ANLI'nın HDP Batman Milletvekili Mehmet Ali Aslan arasında gerçekleştirdiği telefon görüşmesi oluşturmaktadır. Yaklaşık 10 dakika süren bu telefon yayınında söz konusu milletvekili tarafından kullanılan ifadeler, betimlemeler, tanımlamalar, 6112 sayılı mevzuata pek çok bakımdan aykırılık oluşturmaktadır. Rapora ekli klipte tamamı mevcut olan konuşmanın bir kısmının deşifre metni aşağıda yer almaktadır.
Aşağıda yer alan deşifre metninde sunucu, askeri operasyonlar sonucunda sivil halkın bulunduğu Mescid Mahallesi'ne ateş açıldığını ve pek çok sivilin yaralandığını ve ölenlerin de olabileceğini daha önceki yayınlarda ileri süren milletvekiline hatırlatarak konuya giriş yapmıştır. HDP milletvekili ise daha önce "Cizre kuşatmasında" da bulunduğunu ve Silvan'da yapılanın kat be kat fazla olduğunu ileri sürmüştür. Hatta helikopterlerden insanların tarandığını ve pek çok yaralı olabileceğini ileri sürmüştür. Emniyet müdürünün o bölgeye ambulansın girmesine izin vermediğini de ekleyerek bu duruma şöyle tepki göstermiştir:Ee ben bizzat 112'yi aradım. Diyarbakır 112 acil servisi çıktı karşıma. Bu durumu ilettim. Kendileri emniyet müdürlüğünü arayıp bana döneceklerini söylediler ve döndüler dediler ki: Emniyet müdürü demiş ki "orada aktif bir operasyon yürütüldüğünden ambulansların girişine izin vermeyeceğiz" bilgisini aktardı ilgili 112 çalışanı.Yani dünyanın hiç bir yerindeböyle bir barbarlık, böyle bir vahşet yoktur. İsrail bile Filistin'de Gazze'ye saldırınca ambulansların girişlerine izin veriyor. Bunlar ambulansların da girişlerine izin vermiyor. Mahalleler şu anda tam abluka altında.
HDP milletvekili daha sonra sokağa çıkma yasağının olmadığı mahallelerde de güvenlik güçlerinin çocuklarını katlettiğini ileri sürmüş ve devleti yönetenlerin bunları ellerini ovuşturarak izlediği vurgulamıştır. HDP milletvekili daha sonra "Şu anda çoluk çocukları katlediyorlar.Ee yani bunlar hiç düşünmüyorlar mı merhamet, vicdan sahibi değiller mi! Kendi çocuklarının yerlerine koysunlar. Bunlar da bizim çocuklarımız ve şunu da bilsinler. Biz vekiller olarak şu anda halkımızla o yoğun bombardımanın yapıldığı,sivillerin katledildiği mahalleyi yürüyeceğiz. İlk önce illa insan mı öldürmek istiyorlar?Bunlar kan dökmek istiyor, kan görmek istiyor.Bizim halkımızın değil; ilk önce biz vekillerin, seçilmişlerin kanını döksünler."diyerek güvenlik güçlerinin terör faaliyetlerini önleme amacıyla sürdürdükleri operasyonları sivil halkı katletmek olarak değerlendirmiştir. HDP milletvekili buna ek olarak konuşmasını şöyle sürdürmüştür:"Çünküşu anda silahsız sivil masum halka karşı tanklarla, toplarla, uçaklarla bir saldırı gerçekleştirilmektedirve her an insanlarımız hayatını kaybetmektedir ve bu bütün dünyanın gözü önünde cereyan etmektedir"diyerek güvenlik güçlerinin halkı katlettiğini ve dünyanın buna seyirci kalmaması gerektiğini vurgulamıştır.
HDP milletvekili konuşmanın ilerleyen bölümünde aslında bunun bir katliamın da ötesine geçtiğini şu sözlerle vurgulamıştır:Aslında sokağa çıkma yasağı değil esas mevzu;sadece sokağa çıkma yasağı imha konseptinin bir ayağıdır.Çünkü gıda ambargosu var, elektrik yok, su yok, iletişim yok, sağlık hizmeti yok, ambulans yok. Yani bütün bunları bir arada değerlendirdiğimiz zaman buna sokağa çıkma yasağı denemez.Bu bir soykırımdır, bu bir jenosittir, bu bir imhadır.Sokağa çıkma yasağı değildir yani.Üç mahallede sokağa çıkma yasağı var diyorlar, başka mahallelerde insanlarımızı katlediyorlar. Keskin nişancılar yerleştirmişler yüksek binalara, gözüne kestirdiklerini vuruyorlar.İnsanresmen insan avına çıkmışlar bunlar.O kadar vicdansızlaşmışlar, o kadar merhametsizleşmiş yani. Şu an tamamiylekan görmek istiyorlar, tamamiyle insan katletmekle rahatlayan bir psikolojiye girmiş durumdalar.
HDP milletvekili konuşmanın sona yaklaşan bölümünde Türkiye Cumhuriyeti devletini "soykırım" yapmakta suçlamıştır. Soykırım sözcüğü Türk Dil Kurumu'na göre "bir insan topluluğunu ulusal, dinsel vb. sebeplerle yok etme, jenosit, genosit, pogrom" anlamına gelir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti devletinin yürüttüğü askeri operasyonların hiçbiri etnik ve dini bir sebebe dayanmamaktadır. Yaklaşık 5 aydan beri 100'den fazla asker, polis şehit edilmiş ve pek çok sivil de hayatını kaybetmiştir. Buna zemin hazırlayan sebep ise bölücü terör örgütü PKK'nın Türkiye Cumhuriyeti devleti üzerinde yürüttüğü terör faaliyetleridir. Bu terör faaliyetlerinin önlenmesi amacıyla güvenlik güçleri tarafından muhtelif bölgelerde sadece terör örgütü mensuplarına yönelik olarak düzenlenen operasyonları, sivil halkı katletmek ve hatta bu durumu "soykırım, jenosit" olarak nitelemenin etnisite farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa sevk etmekten başka bir amaca hizmet etmeyeceği düşünülmektedir.
Söz konusu milletvekilinin konuşmasından hareketle devleti halkına zulmeden, onlara soykırım uygulayan, güvenlik güçlerini de gözünü kan bürümüş, insan avına çıkmış birer cani olarak gösteren betimlemeler ifade özgürlüğü kapsamı içerisinde değerlendirilemeyeceği ve böylesine ağır ithamların devlet ve millet arasındaki bütünlüğü zayıflatmaktan başka bir amaca hizmet etmeyeceği düşünülmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 80. maddesine göre"TBMM üyeleri seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler."Anayasaya göre göre tüm milleti temsil eden bir milletvekilin kendi devletini, milletine soykırım yapmakla suçlamasının seçilmiş bir milletvekili sorumluluğu ile bağdaşmayacağı da değerlendirilmiştir.
Soykırım tarihte örnekleri de olmakla birlikte çok ağır bir suçtur. Türkiye Cumhuriyeti'nin Hitler Almanya’sı ile bir tutulması ve bu temelsiz düşüncenin ulusal yayın yapan bir platformda çok açık bir şekilde dile getirilmesi medya hizmet sağlayıcı kanallardan beklenen kamusal yayıncılık sorumluluğu ile bağdaşmamaktadır. Bu noktada kamusal yayıncılık sorumluluğu ile hareket etmesi gereken medya hizmet sağlayıcı kuruluştan beklenen, böylesine ağır bir suçlamanın hangi argümanlara dayandığını sorgulamak ve buna dair somut delilin olup olmadığını araştırmak olmalıdır. Oysa söz konusu kanalda bu suçlamalar ve ağır iddialar dile getirilirken sunucu hiç bir refleks göstermemiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı soykırımcı, vahşi, kan dökücü, çocukları öldüren, sivilleri katleden, devletin tanklarını, toplarını sivil halkı katletmek için kullanan bir baskı aygıtı olarak değerlendiren ifadeler, kavramsallaştırmalar devlet ve millet bütünlüğüne zarar vereceği gibi halkı kin ve düşmanlığa teşvik amacı güttüğü de düşünülmektedir.
Özet olarak söz konusu medya hizmet sağlayıcı kuruluş, haber bülteni içerisinde HDP Milletvekili ile yapılan telefon görüşmesinde, milletvekili devlete ve güvenlik güçlerine çok ağır ithamlarda bulunmuş ve söz konusu kanal buna karşı hiçbir refleks geliştirmemiştir. HDP Milletvekili ayrıca Türkiye Cumhuriyeti devletini halkına karşı soykırım yapmakla suçlamış ve güvenlik güçlerinin siviller ve çocuklar dahil herkesi katlettiğini ifade etmiştir. Bu durumu bir barbarlık olarak niteleyen HDP milletvekili İsrail'in bile Filistin'e böyle davranmadığını vurgulamıştır. Milletvekilinin kullandığı ifadeler Türkiye Cumhuriyeti devletinin birlik ve bütünlüğüne zarar vereceği gibi halkın belli bir kesimini devlete karşı isyana sevk edeceği de yapılan değerlendirmeler arasındadır. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenlik güçleri için halka rastgele ateş açıp, sivil halka tanklarla topyekûn bir saldırı gerçekleştirdiğini ifade eden cümleler eleştiri sınırlarının çok ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve iftira niteliği taşıdığı da düşünülmektedir. Söz konusu milletvekilinin yaptığı değerlendirmeler bölge halkının devlet algısını olumsuz etkileyeceği gibi o bölgede zorluklara rağmen görev yapan güvenlik güçleri için de ciddi bir tehlike oluşturacağı değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak,IMC logosu ile yayın yapan DYT YAYINCILIK HİZMETLERİ A.Ş. adlı medya hizmet sağlayıcı kuruluşun, Türkiye Cumhuriyeti devletini masum sivil halkı çoluk çocuk demeden katleden, onların kanlarını dökmekten haz alan ve hatta onlara soykırım uygulayan barbar bir devlet olarak göstererek, bölge halkını devlete ve güvenlik güçlerine karşı düşmanlığa tahrik ettiği düşünüldüğünden 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu'nun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan"Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz."ilkesine ve yine söz konusu yayında, devleti güvenlik güçlerini tanklarla, uçaklarla sivil halkı katleden, keskin nişancıların rastgele ateş açarak gözüne kestirdikleri insanları vuran ve yaralananların sağlık hizmeti almasına bile müsaade etmeyen caniler olarak betimleyen tarzdaki ifadelerin, kişilere, kurumlara eleştiri sınırlarının ötesinde aşağılayıcı ve iftira niteliği taşıdığı düşünüldüğünden aynı kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (ç) bendinde yer alan"... kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez."ilkesine aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.”
Şeklindeki değerlendirmelere yer verilmiş olduğu,
Anılan yayında; 6112 sayılı Yasa'nın; 8. maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (ç) bendinin ihlal edildiği kanaatinin Daire Başkanlığınca belirtildiği,
Konu hakkında karar alınmasını teminen yazının Üst Kurula havale edildiği, anlaşılmaktadır.
Gerekçe :Konunun; İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı’nınyazısı, eki belgeler ve ilgili mevzuat kapsamında Üst Kurulumuzca değerlendirilmesi neticesinde;
Söz konusu yayına ait deşifre kayıtlarının ve video görüntülerinin tetkiki sonucunda; ayrıntıları izleme raporunda belirtildiği üzere, ihlale konu yayında kullanılan ifadelerin bölge halkını devlete ve güvenlik güçlerine karşı düşmanlığa tahrik ettiği düşünüldüğünden 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunu'nun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan"Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz."İlkesinin ihlal edildiği değerlendirilmiştir.
Bu itibarla IMC yayın kuruluşunun; 6112 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ilkesinin ihlali nedeniyle Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca, anılan Yayın Kuruluşu hakkında “İdari Para Cezası” yaptırımının uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır.
Karar : Yapılan görüşmeler sonucunda, ayrıntıları ve gerekçeleri yukarıda izah olunduğu üzere; IMC logosuyla yayın yapan DYT YAYINCILIK HİZMETLERİ A.Ş. unvanlı kuruluş hakkında; 6112 sayılı Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendindeki; "Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz." hükmünün ihlalinedeniyle, aynı Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrasına göre,
a- İhlalin tespit edildiği tarihi itibariyle kuruluşun Ekim 2015 ayına ait ticari iletişim gelir beyanının 231.876,37 Türk Lirası olduğu değerlendirilerek, televizyon kuruluşları için idari para cezası 10.000 (onbin) ( 2015 yılı için yeniden değerleme oranına göre belirlenen 13.601 (onüçbinaltıyüzbir - ) Türk Lirasından az olamayacağından 13.601 TL. İDARİ PARA CEZASI UYGULANMASINA,
b- İdari para cezasının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde Üst Kurulun T.C. Ziraat Bankası Ankara Kamu Girişimci Şubesi TR98 0001 0025 3300 9999 9951 93 no’lu hesabına “6112 sayılı kanunun 32 nci maddesine göre ödenen para cezasıdır” şerhiyle ödenmesi gerektiği veya 6112 sayılı kanunun 32 inci maddesinin dokuzuncu fıkrası uyarınca tebliğden itibaren en geç onbeş gün içerisinde Ankara İdare Mahkemelerinde dava açılabileceğinin, dava açma süresi içerisinde peşin ödeme yapılması halinde, 5326 sayılı Kanunun 17 nci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca cezanın dörtte üçünün tahsil edileceğinin ve taksitlendirme talebinde bulunabileceğinin, peşin ödemenin kanun yoluna müracaat hakkını engellemeyeceğinin, en geç 1 aylık süre içerisinde ödenmeyen idari para cezasının, 21/7/1953 tarihli ve 6183 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre tahsil edilmek üzere Maliye Bakanlığınca belirlenecek tahsil dairesine gönderileceğinin bildirilmesine,
c) 6112 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca; 8 inci maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerindeki ilkelere aykırı yayın yapılmasını müteakip verilecek yaptırım kararının tebliğinden itibaren bir yıl içinde aynı ihlalin tekrarı halinde, medya hizmet sağlayıcı kuruluşun yayınının on güne kadar durdurulmasına; ikinci tekrarı halinde ise, yayın lisansının iptaline karar verileceği, hususunun ihtar edilmesine, Üst Kurul Başkan Vekili Esat ÇIPLAK ile Üst Kurul Üyeleri Ersin ÖNGEL ve İsmet DEMİRDÖĞEN’in karşı oylarıyla, oy çokluğu ile karar verildi.
Toplantıya Ait Şerhler
Üst Kurulun 15.12.2015 gün ve 54 sayılı toplantıda aldığı 33 no.lu karara karşı oy yazısı.
Esat ÇIPLAK Şerhidir.
Üst Kurulun 15.12.2015 gün ve 54 sayılı toplantıda aldığı 33 no.lu karara karşı oy yazısı.
Ersin ÖNGEL Şerhidir.
Üst Kurulun 15.12.2015 gün ve 54 sayılı toplantısında aldığı 33 no.lu karar karşı oy yazısı.
İsmet DEMİRDÖĞEN Şerhidir.